Hıristiyanlık
Hıristiyanlık, Hz. İsa'nın kişiliğini, düşüncesini ve sözlerini ileten yazılar üstüne kurulmuş dinleri topluca belirten terim. İsa peygamberin kurduğu hıristiyanlık, günümüzde çeşitli mezheplerden 1 milyara yakın kişinin benimsediği bir dindir. İsa peygamberin, Yahudi din adamlarından kurulu Sanhedrin meclisinde işkenceyle ölüm cezasına çarptırılıp çarmıha gerilmesinden (İ.S. 30 yıl dolayları) sonra, Havariler aracılığıyla yaygınlaştırılmıştır.
Hıristiyan inancına göre İsa, Tanrı'dan kopmuş bir dünyaya ileti getiren bir aracı değil, dünyanın akışının içinde gün yüzüne çıkan Tanrı'nın kendisidir. Onun aracılığıyla doğal evren, yeni bir tarihsel sürece ulaşmaktadır: Kurtuluş süreci. Ahlâk, toplum ve insanlararası ilişki, hıristiyan yaşamının parçalarıdır. Ancak burada söz konusu olan süreç, dünyanın Tanrı'ya doğru olan yönelimidir; çünkü İsa, "benim hükümdarlığım bu dünyada değildir" demiştir.
HIRİSTİYANLIĞIN GELİŞMESİ
Yeni dinin yaygınlaşmasının Eskiçağ uygarlığının dengesini sarsmasını, hıristiyanlara karşı kıyımlar izledi; İ.S. I.-IV. yy'lar arasındaki bu kıyımlar, 313'te Roma imparatoru Constantinus'un hıristiyanlığı imparatorluk dini olarak tanımasıyla sona erdi. Bu inanç, 325 tarihinde İznik Konsili'nde de resmen belirtildi.
Bu arada, ortak öğretiden sapmalar türemeye başladı. Bunların ciddileri, Tanrı'nın yalnızca görünüşte insan kılığına girdiğini savunan monofizizm ile İsa'yı, Tanrı'ya yalnızca özel bir yakınlığı olan bir insan olarak gören nesturi öğretişiydi, ilk hıristiyan dini konsillerinde (İznik, 325; İstanbul, 381), İsa'nın yalnızca ikinci derecede tanrısal olduğunu savunan ariusçuluk suçlandı. Efes Konsili (431) nesturiliğe, Kadıköy Konsili (451) de monofizizme karşı çıktı. Bu noktadan sonra başlayan yoğun yayılma döneminde Germenler, Vizigotlar, Anglo-Saksonlar, Macarlar ve Bulgarlar, peşpeşe hıristiyanlığı kabul ettiler.
IX. yy'da kilise, Roma ve Bizans arasında imparatorluğun bölünmesini de bir ölçüde yansıtan Photius karşıtlığıyla bölündü; bunun sonunda, Roma kilisesinden (katoliklik) ayrı olarak bir Doğu kilisesi (ya da ortodoks kilisesi) kuruldu ve ortodoks ayin usulleri doğdu.
Ortaçağ boyunca da hıristiyanlıktan çeşitli sapmalar oldu. Ayrıca iç bölünmeler yüzünden, Roma kilisesi yıkılmanın eşiğine geldi. XIV.-XV. yy'da (1378-1449), Avignon papaları ile Roma papaları arasındaki çekişmelerin yanı sıra, Roma kilisesi, Doğu Avrupa ülkeleri üstündeki egemenliğini koruyabilmek için savaşmak zorunda kaldı.
Ama hıristiyan kilisesinin en ciddi bunalımı, XVI. yy'da protestan kiliselerinin ayrılması oldu. Bir yandan Luther vaazlarında Reform'u savunurken (1517), öte yandan Calvin, İsviçre ve Fransa'da öğretisini yayıyordu. Bunu izleyen kargaşa sonunda, Din Savaşları Batı Avrupa'yı kana buladı. Bununla birlikte, Roma kilisesi, bir ölçüde bunalımı gidermeyi başardı. Trento Konsili, 1545-1563 arasındaki üç oturumunda öğretileri, dogmaları ve ayinleri yeniden belirledi.
2 000 yıldan bu yana, hıristiyanlığın ve Avrupa'nın tarihleri iç içe gelişmiştir. Hıristiyanlığın Batı uygarlığına katkısı çok büyüktür. Eskiçağ uygarlıklarının değerlerini koruyan ve aktaranlar, hıristiyan rahipleriydi; Germen akınlarından sonra tarla süren, yeni yapılar kuran ve okullarda öğretmenlik yapanlar da gene onlardı. XVII. yy'dan sonraysa, katolik ve protestan rahipleri Afrika ve Amerika halklarının bir bölümü arasında da hıristiyanlığı benimsetmeyi başardılar.