Mobilya
Mobilya, üzerinde oturduğumuz, yatıp uyuduğumuz ya da yemek yediğimiz, yararlı ve genellikle dekoratif ev eşyalarına verilen addır. Başka bir deyişle, sandalye, yatak, masa ve benzeri eşyaya mobilya deriz. Yere serdiği bir kurt derisi üzerinde uyuyan mağara insanının mobilyası da o hayvan postuydu.
4.000 yıl kadar önce Mısırlılar birçok yönden günümüzün mobilyalarına benzeyen sandalye, masa, tabure ve dolaplar kullanıyordu. Bu sandalyelerden bazılarının hayvan başı biçiminde oymalarla süslü yüksek arkalıkları ve kolları vardı. Bazı sandalyeler de günümüzün kamp sandalyelerine benzeyen çapraz ayaklı, katlanabilir tabureler biçimindeydi. Sandalye, kanepe ve masaların ayakları genellikle aslan ya da boğa ayağı biçiminde oyulurdu. Eski Mısırlılar’ın çok alçak olan yatakları, ince bir çerçeveye gerilmiş kösele bantların üzerine konan bir şilteden oluşurdu. Mısırlılar yastık kullanmaz, yatarken başlarını tahta ya da fildişinden bir desteğe dayardı.
Eski Mısırlılar’ın ölülerle birlikte eşya gömme geleneği o dönemde kullanılan mobilyaları daha sonraki uygarlıklarınkinden daha iyi bilmemize yol açmıştır.
Babil ve Asur mobilyalarıyla ilgili bilgiler saray duvarlarındaki kabartmalardan kaynaklanır. Bu kabartmalarda, kral ve kraliçelerin yüksek kanepelerde ya da yüksek arkalıklı sandalyelerde oturduğu, yüksek sehpa ve masalarda yemek yedikleri görülür. Biçim olarak Mısırlılar’ınkine benzeyen mobilyalar onlarınki kadar zarif değildi ve daha gösterişliydi.
Yunan ve Roma Mobilyaları
Eski Yunan'da ev yaşamı çok sadeydi. Yunanlılar yalnızca yatak, sandalye ve yemek servisi için küçük masalar kullanırdı. Yemek sırasında erkekler alçak yataklara uzanır, kadınlar sandalyede otururdu. Yataklar Mısırlıların yataklarına çok benzerdi. Döner tezgâhta ağaca yuvarlak biçim verme sanatı olan tornacılık Yunanlılar’ca geliştirilmişti.
Mobilyada Yunan üslubunu taklit eden Romalılar, evlerini birçok süs eşyasıyla doldurdu. Bu nedenle mobilya çeşitleri arttı. Yeni mobilyalardan biri, fazla eşyaları saklamak için yapılmış olan dolaptı. Romalılar oymalı ve boyalı ahşap sandıklar, metal, fildişi ve taş bezemelerle süslü ağır masalar da yaptılar.
Romalılar’ın yatakları da Yunanlılar’ınkiler gibiydi; günün her saatinde ve yemek zamanlarında kullanılıyordu. Romalılar zamanla gündüz uzandıkları yataklarla gece uyudukları yataklara farklı biçimler verdiler. Uyumak için kullanılan yataklar daha yüksek ve daha ağır olarak yapılmaya başlandı. Yastık olarak küçük minderler kullanılıyordu. Bazı sedirlere arkalıklar ekleyerek günümüzdeki modern kanepelere benzer bir biçim verdiler.
Roma İmparatorluğumun parçalanmasından sonra Romalı soylular aynı tür mobilyaları kullanmayı sürdürdü. Yoksulların ise mobilyaları azdı. Roma İmparatorluğu’nu istila eden barbar kavimler hayvan derileriyle örttükleri yaprak yığınları üzerinde yatıyordu.
Zamanla bazı soylular da sade mobilyalar kullanmaya başladı. Çok fazla yolculuk yapan bu soyluların mobilyaları yanlarında taşıyabilecekleri türdendi.
Gotik Mobilyalar
Ortaçağda soylular ile zenginlerin yaptırdığı şatolar ve büyük evlerde mobilyalar için daha çok yer vardı. Bu dönemin, gotik üslubu denen ve ancak zenginlerin alabildiği mobilyalar kumaş kaplı ve ahşap oymalarla bezeliydi. Yatakların üstleri ve duvarlar halılarla kaplanıyor, öbür mobilyalarda da çeşitli güzel kumaşlar kullanılıyordu.
Ortaçağda depolama amacıyla kullanılan sandıklar önceleri kutu biçiminde yapılıyordu. Bu sandıklar, üzerine oturulduktan başka bazen de yazı masası olarak iş görüyordu.
Sandalye pek ender kullanılırdı. Çok uzun bir süre yalnız feodal beyler ve eşleri, bazen de önemli konukları sandalye kullandı. Bunlar yüksek arkalıklı ve dik olurdu. Başkaları tabure ya da sıralarda otururlardı.
Ortaçağın başlarında kullanılan masalar çok sadeydi. İlk masalar sehpalar arasına uzatılan tahtalardan oluşuyordu ve bu tahtalar yemekten sonra kaldırılıyordu. Sonraları oymalı bacakları olan sağlam masalar yapıldı.
Genellikle duvarlardaki girintilere yerleştirilen yatakların bazıları ayaklar üzerinde duran ve bir tarafı açılabilen sandık biçimindeydi. Bazı yatakların dört ucundan ahşap direkler yükselir, bu direkler bir kasnakla birbirine bağlanır ve çepeçevre perdelerle kapatılan bu tür yataklar, uyuyanları, ortaçağ evlerindeki soğuk hava esintilerinden korurdu.
Rönesans Dönemi Mobilyaları
Rönesans 14. yüzyılda İtalya’da başladı. Kentlerin büyüdüğü, zenginleşen insanların daha çok para harcadığı bu dönemde, daha rahat ve özenli mobilyalar yapılmaya başlandı. Daha çok sandalye kullanılıyor, yeni tip masalar ve dolaplar yapılıyordu.
Rönesans döneminde klasik Yunan ve Roma sanatına büyük bir ilgi doğmuştu. Bu ilgi mobilya alanında Yunan ve Roma üslubu masalar, kanepeler ve sandalyelerin kullanımında kendini gösteriyordu.
Bu dönemin mobilyaları gotik mobilyalardan daha narindi; tahta oymalar ve boyamalar göze çarpıyordu. Ortaçağda çok az kimse yazı yazabilirken Rönesans döneminde yazı yazmak yaygınlaştığı için yazı masalarının önemi arttı. Sedef, fildişi, gümüş gibi bir süslemenin tahta içine gömülmesi olan kakmacılık sanatı bu dönemde yaygınlık kazandı. Fransız mobilyalarında mermer, taş ya da renkli tahta kakmalar çok kullanılıyordu.
Rönesans etkisiyle, İngiltere’de 16. yüzyıl sonları ve 17. yüzyıl başlarında adını İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’den alan Elizabeth üslubu ortaya çıktı. Bu dönemde meşe ağacından yapılan sağlam yapılı masa ve sandalyelerin kalın, yuvarlak kıvrımlı ayakları oymalarla bezenirdi.
Barok Mobilyalar
Rönesans’ı barok dönemi izledi. 17. ve 18. yüzyıl mobilyalarında ağaç oymacılığı hâlâ önemliydi; ama bu oymalar Rönesans döneminde benimsenen Eski Roma mobilyalarının sade, düz çizgilerini taşımıyordu. Bu yeni üslupta kıvrımlar çoktu ve rengin önemi artmıştı. Sandalyelere minderler konmuş, arkalıklı ve kollu kanepeler yapılmıştı.
17. yüzyıl sonlarındaki İngiliz mobilyaları o zamanın kral ve kraliçesi olan William ve Mary’nin adlarıyla anılır. İngiltere Krallığı’na, Hollanda hükümdarlığından gelen William’ın İngiltere’ye gelirken yanında getirdiği mobilyalar nedeniyle İngiliz mobilyalarında Hollanda etkisi görülmeye başlandı. Daha sade ve daha az oymalı olan bu mobilyaların yapımında meşeden çok, ceviz ağacı kullanılıyordu. William ve Mary döneminden sonra, eskiçağ mobilyalarında olduğu gibi, hayvan bacakları ve pençelerine benzer oymalarla süslü ayakları olan mobilyalar yapıldı.
Fransız Mobilyaları
Fransa’da 17. yüzyıldan 18. yüzyıla geçerken Kral XIV. Louis’nin adıyla anılan bir barok üslubu görülür. XIV. Louis dönemi mobilyaları ince işlenmiş oymalarla süslenmişti; birçoğu yaldızlıydı ya da yakut kırmızısı kadifeyle kaplıydı. Kanepeler arkalıklı ve kolluydu; yatak örtüleri değerli taşlarla işlenmişti. Bazı yataklarda, güzel kumaş perdeler yatağı bir çadır gibi örtüyordu. Çok çeşitli masa ve dolap türleri vardı.
XV. Louis üslubunda oymalar bir önceki döneme göre daha kıvrımlı, mobilyalar daha hafif ve zarifti. Masaların üzeri bazen mermerden yapılıyordu. Kiraz ağacı gibi az bulunan ağaçlar oldukça gözdeydi. Birçok mobilyanın köşeleri, kenarları ve yüzeyleri yaldız, tunç ya da pirinçten yapılmış oyma desenlerle bezeliydi.
XVI. Louis dönemi mobilyalarında değişiklikler oldu. İnsanlar XV. Louis üslubunun oymalarından sıkılmış olmalıydı ki, daha düz çizgili ve daha sade bezeme biçimleri ortaya çıktı.
İngiliz Mobilyaları
İngiliz mobilyalarında rahatlığa önem veriliyordu. İngiltere’de birçok Fransız üslubu taklit edildi; ama çoğu daha sade ve kullanışlı bir hale getirildi. Bu dönemde eski İngiliz üsluplarının dayanıklı mobilyaları yerine daha narin ve ince mobilyalar yapıldı; döşemelik kumaşların dokumaları da daha nitelikliydi. Maun gibi değerli ağaçlardan yapılan mobilyalar gözdeydi.
İngiltere’de ender bulunan ağaçlardan yapılmış kakma bezemeler ve boyalı desenler kullanılıyordu. Kalkan ya da kalp biçimindeki sandalye arkalıkları ince oymalarla bezeniyor, bacaklar aşağı doğru incelerek konik bir biçim alıyordu.
17. yüzyıl sonları ve 18. yüzyıl başlarında bugün konsol dediğimiz çekmeceli dolaplar ortaya çıktı. Bunlar önceleri kapaklı sandıklardı. Daha sonra bunlara çekmeceler eklendi ve ayaklar üzerinde yükseltildi. Daha çok çekmece yapılınca dolabın yüksekliği arttı ve artık kullanılamayan üst kapaklar kaldırıldı.
Önde gelen İngiliz mobilya tasarımcılarından Thomas Chippendale maundan yapılma, Hollanda, XV. Louis gotik ve Çin üsluplarının bir bireşimi olan şık ve özgün mobilyalar yarattı.
19. Yüzyıl Mobilyaları
18. yüzyıl sonlarında klasik mobilyaya ilgi arttı ve günümüzde ampir üslubu denen mobilyalar moda oldu. 19. yüzyıl başlarında İmparator Napolyon döneminde gelişen bu üslupta, Rönesans döneminde olduğu gibi Eski Roma sandalyeleri, kanepeleri ve masaları bir kez daha olabildiğince taklit edildi. Yataklar Roma sedirleri gibiydi. Mobilyalar daha sağlamdı ve düz çizgiler kullanılmıştı. 1815’ten sonra ampir üslubunu birçok yeni moda izledi. Kraliçe Victoria döneminde (1837-1901) dekorasyonda sivri gotik kemerler ve taş oyma süslemeler kullanıldığı için buna uygun oymalı, ağır gotik mobilyalar yapıldı. Mobilya yapımında artık makineler devreye girmişti. Böylece mobilyalar ucuz oymalarla zevksizce bezenmeye başladı.
Amerikan Kolonilerinde Mobilyalar
Amerika’da kullanılan ilk mobilyalar, Elizabeth dönemi sonları ve 17. yüzyıl başlarındaki İngiliz üslubu mobilyalardı. Kolonilerdeki marangozlar çok geçmeden mobilya yapımına başladılar ve İngiltere’de yapılan bazı güzel mobilyaları taklit etmeye çalıştılar. İnce oymalara ve cilalamaya yeterince zamanlan olmadığı için yaptıkları mobilyalar genellikle İngiltere’dekinden daha kabaydı.
1770’lerde Kuzey Amerika’da dinsel topluluklar kurmuş olan Shaker mezhebi üyeleri 19. yüzyıl başlarında masa, sandalye, çekmeceli dolap ve başka her tür mobilyayı üretiyordu. Shakerler'in ürettiği mobilyalar genellikle akçaağaç, çam ağacı ve meyve ağacı odunundan yapılmış, sade, ölçüleri iyi oranlanmış, sağlam mobilyalardı.
19. yüzyıl sonlarına doğru, California’da yerleşmiş olan İspanyol misyonerlerinin yaptığı sade mobilyalara benzeyen, çizgileri düz, süslemesiz mobilyalar yaygınlaştı.
Japon ve Çin Mobilyaları
Birçok Asya ülkesinde yatak olarak kilim ve hasır kullanılır. Çok az eşya kullanan ve yüzyıllardan beri mobilyalarında pek az değişiklik olan Japonlar genellikle yere serdikleri hasırlara oturarak alçak masalarda yemek yerler. Duvara gömülü olan sürgü kapılı dolap ve konsollar kullanırlar. Hafif paravanalar ev eşyalarının önemli bir parçasıdır. Az sayıdaki mobilyaları parlak cilalıdır.
Çok eskiden Çinliler’in yatakları Eski Mısırlıların yataklarına benziyordu. Sonraları üstü kapalı büyük yataklar kullanmaya başladılar. Sandalyeler, alçak masalar ve sandıklar Çinliler’in kullandığı öbür mobilyalardır. Mobilyaların üzerinde çoğunlukla ejderha ve çiçek oymaları ile parlak renklerle boyanmış başka desenler vardır. Avrupalılar mobilyaları parlatmak için cila yapmasını 18. yüzyılda Çinliler’den ve Japonlar’dan öğrendi.
İşlevsel Mobilya
20. yüzyıl başlarında ABD’de ünlü mimar Frank Lloyd Wright işlevsel, gereksinmelere uygun biçimde tasarlanmış sade mobilyaların tasarımını yaptı. Sandalyeler rahat ve bedeni kavrayacak biçimdeydi. Bu mobilyalarda düz çizgiler ve yeni biçimler kullanıldı. Mobilyalarda güzelliğin büyük bölümü, kullanılan nitelikli dokumalardan ve iyi cins tahtalardan kaynaklanıyordu. Oyma kullanılmıyordu. Elle yapılması gereken bölümleri çok az olduğu için bu mobilyalar makine üretimine uygundu. İşlevsel mobilya tasarımının öncüleri arasında ABD’den Charles Eames ve Eero Saarinen, İngiltere’den Gordon Russell ve Danimarka’dan Arne Jacobsen sayılabilir.
Çok çeşitli çağdaş mobilya tasarımcısı ve üreticisi olduğu gibi, birçok çağdaş mobilya çeşidi de vardır. Her birinin kendine özgü görüşleri olan tasarımcıların yaptığı çağdaş mobilyaların ortak noktaları kullanışlı ve rahat olmanın yanı sıra düz çizgiler, iyi bir oranlama ve göze hoş görünen bir tasarımdır.
Günümüzde ahşap mobilyada ahşap, masif olarak değil daha çok kaplama olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemde, kâğıt gibi ince kesilmiş sert odunlardan elde edilen kaplamalar sunta ya da kontrplak üzerine yapıştırılır.
Kimyacılar ağacı renklendirmek ve bu rengi korumak için çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir. Bazı masalar ve konsolların üstleri ateş dışında her tür ısıya ve lekelenmeye karşı korunabilmektedir.
Mobilya yapımında tümüyle tahta görünümündeki sentetik maddelerin yanı sıra, ahşap bölümlerle zıt bir görünüm oluşturan parlak renkli plastikler de kullanılmaktadır. Özellikle mutfak ve banyo mobilyalarında kaplama olarak kullanılan, ahşap benzeri desenli ya da düz renkli formika, her türlü dış etkiye karşı çok dirençlidir. Plastik maddeler mobilya döşemesinde kumaş yerine de kullanılmaktadır.
Çelik, alüminyum, dövme demir ve magnezyum mobilyacılıkta kullanılan başlıca metallerdir.
Türkler'de Mobilya
Büyük çoğunluğu göçebe yaşayan Türkler’de ev eşyası da basit ve kolay taşınabilir nitelikteydi. Ancak yerleşik yaşama geçmiş topluluklarda mobilya denebilecek eşyaya rastlanırdı. Bunların başlıcaları saraylarda görülen taht ve ahşap karyolalar ile evlerde kullanılan sedirler ve oturgaç denen arkalıklı ya da arkalıksız sandalyelerdi. Yerleşik yaşamın yaygınlaştığı dönemde de mobilya türlerinde fazla bir artış olmadı. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kullanılan başlıca mobilyalar sedir, sandık, çekmece, sofra altlığı, bunun üstüne konan madeni sini, mangal, beşik, kavukluk ve rahleydi. Bunların çoğu basit olarak yapılmış eşyalardı. Ama maden ve ahşap oyma, sedef, bağa ve fildişi kakma ya da Edirnekâri denen lake ile işlenmiş olanları da vardı. Karyola henüz yaygınlık kazanmamıştı. Yere serilen yataklar sabahları toplanıp yüklük adı verilen gömme dolaplara kaldırılırdı. Bu dolapların kapaklı olanlarında çeşitli motiflerle süslemelere, lak tekniğiyle boyamalara da yer verilmiştir.
Batı tarzı yaşama yöneliş ilk kez Lale Devri’nde (1718-30) görülmeye başlanmış, ama yaygınlaşamadan son bulmuştu. Gene 18. yüzyılda batı ile artan ilişkilerin sonucu olarak ülkeye giren sınırlı sayıdaki mobilya geleneksel mimariye ve yaşam biçimine uymadığı için kullanılamadığı gibi zaman zaman tepki de görmüştür. 19. yüzyılda batılılaşma yolundaki atılımlarla birlikte mimarlıkta görülen değişmeler batı tarzı mobilyanın da yaygınlaşmasına yol açmıştır. Önce sarayda görülen bu değişme Tanzimat’tan sonra hızlanmış, sarayda kullanılmaya başlanan masa, iskemle ve koltuk gibi eşyalar, daha sonra devlet dairelerine oradan da evlere yayılmıştır. Ama özellikle evlerde daha uzun süre Türk ve batı tarzı mobilya bir arada kullanılmış, hatta kolay benimsenmesi için batılı mobilya tasarımcıları doğu yaşamına ve beğenisine uygun değişik mobilyalar üretmeye çalışmışlardır.
Cumhuriyetten sonra giderek hızlanan kırsal alanlardan kentlere göç, ticaret ve sanayinin gelişmesi, eğitimin yaygınlaşması, kitle iletişim araçlarının çoğalması gibi etkenler geleneksel yapıyı kırarken ve yaşam biçimini değiştirirken, batı tarzı mobilyayı da egemen kılmıştır. Bununla birlikte kırsal kesimde hâlâ geleneksel ev eşyası yaygın olarak kullanılmaktadır.
Mobilya ve İklim
Mobilya iklime uygun olarak yapılır. Tropik bölgelerde insanlar genellikle hamaklarda uyur; çünkü kumaştan geçen esinti serinlik verir. Sıcak ülkelerde hasır mobilyalar da aynı nedenle çok işlevseldir.
Soğuk ülkelerdeki yeterince ısıtılamayan evlerde yataklar uyuyan kişiyi sıcak tutması için kutu gibi kapalı yapılır. Sıcak tutan kuştüyü yorganlar da soğuk iklimlerde çok aranır.
Serin ülkelerde kumaş kaplı büyük kanepe ve koltuklar kullanılır; oysa bu mobilyalar tropik bölgelerde kullanılsa kısa sürede çürür.
Günümüzde mobilya sanayisi ABD’de ve Avrupa ülkelerinde özellikle de İsveç, Danimarka, İngiltere, Fransa ve İtalya’da çok gelişmiştir. Modern mobilya atölyelerinde ham keresteden bir saat içinde kusursuz bir sandalye üretilebilmektedir.