Ninova
Yaklaşık İÖ 725’te Asur İmparatorluğu'nun başkenti olan Ninova, çok geçmeden görkemli bir yerleşim merkezi durumuna geldi. Dicle Irmağı’nın sağ kıyısında, bugünkü Musul kentinin karşısında kuruluydu. Aslında, aynı yerde uzun yıllar varlığını sürdürmüş küçük bir kent bulunuyordu. Ama Ninova’yı önemli bir kent durumuna getiren İÖ 705’te tahta çıkan Sinahheriba oldu. Kentin nasıl savunulacağını planlayan Sinahheriba, ayrıca tapınakları onartıp genişletti ve güzel saraylar yaptırdı.
Londra’daki British Museum’da korunan pek çok belge ve buluntudan, Ninova’nın en parlak dönemine ilişkin bir fikir edinilebilir. Kentin yapımında tuğla ve çiniler ya da uzağındaki dağlık bölgeden getirilmiş taşlar kullanılmıştı. Kenti çevreleyen tuğla duvarın 25 km uzunluğunda olduğu söylenir. Krallık sarayı insan başlı kanatlı boğalar, aslanlar ve kanatlı sfenksler gibi garip heykellerle süslenmiş, duvarları da kabartmalarla donatılmıştı.
Ninova’nın belki de en önemli yapısı, İÖ 7. yüzyıl ortalarında hüküm süren Asurbanipal’in yaptırmış olduğu kütüphaneydi. Tüm tapınak ve türbelerden toplanan on binlerce kil tablet bu kütüphanede saklanıyordu.
Asurbanipal’in İÖ 627’de ölümünden sonra Ninova’nın görkemi sona erdi. İÖ 612’de Medler ve Babilliler’in saldırısına uğrayan kent yerle bir oldu. Öyküsü sonraki yüzyıllar boyunca kuşaktan kuşağa aktarılan bu kentin bir zamanlar ne kadar görkemli bir yer olduğu, arkeologların kente ilişkin kayıtları ve yapı kalıntılarını bulmalarıyla anlaşıldı.