Olimpiyat Oyunları
Dünyanın en önemli spor karşılaşmaları olan Olimpiyat Oyunları, Eski Yunanlıların Olympia’da düzenlediği yarışmaların günümüzdeki devamıdır. Yarışma alanlarının yanı sıra birçok tapınak ve heykelin de bulunduğu kutsal alan Olympia, Yunanistan’da, Mora Yarımadası’nın batısındaki Pirgos kasabasının 15 km doğusundadır. İÖ 776’dan başlayarak her dört yılda bir tanrı Zeus’un onuruna düzenlenen büyük şenlikte atletler, şairler, ressamlar ve heykeltıraşlar Olympia’daki Zeus Tapınağı’nda bir araya gelirlerdi. Bu şenlikte sanatçılar yapıtlarını sergiler, atletler 175 metrelik koşuda yarışırlardı. Başlangıçta yaz ortasında, dolunay zamanı düzenlenen ve bir gün süren bu şenlik, zamanla çeşitli yarışmaların yapıldığı beş günlük bir şenliğe dönüştü.
Eski Yunan düşüncesine göre insanın bedeninin de aklı gibi sağlıklı ve zinde olması gerektiği inancının bir simgesi olan bu şenliğin ilk gününde yarışmacılar Olimpiyat andı içer, tören yürüyüşü yapılır ve tanrı Zeus’a kurbanlar kesilirdi. Yarışmalar ikinci gün başlar, dördüncü günün sonunda biterdi. Koşu, güreş, boks, at yarışı ve beş ayrı yarışmanın (koşu, atlama, disk atma, cirit atma, güreş) toplamından oluşan pentatlon dallarında yarışmalar düzenlenirdi. Bu yarışmalara özgür (köle olmayan) Yunanlı erkekler katılabilirdi. Beşinci gün ödül töreni ve şölen düzenlenirdi. Yarışmaları kazananlara önceleri değerli armağanlar verilirdi. Ama daha sonra ödül olarak, kutsal ağaçlardan altın orakla kesilmiş bir yabani zeytin dalı verilmeye başladı. Yarışmaları kazananlar birer ulusal kahraman kabul edildiği için yalnızca kazanmış olmak bile yeterli bir ödül sayılıyordu. Yunanlılar bu şenliklere o kadar çok önem verdiler ki, zamanı “Olympiad” denen dört yıllık dönemlerle ölçmeye başladılar.
Yunanistan’ın Roma egemenliğine girmesinden sonra Olimpiyat Oyunları sönükleşti ve Roma İmparatoru Theodosius, pagan törelerini yaşatan bir gelenek olarak gördüğü Olimpiyat Oyunları’nı 393’te yasakladı. Yaklaşık 1.500 yıl süreyle unutulan oyunlar, modern olimpiyatların babası sayılan Fransız Baron Pierre Coubertin’in (1863-1937) çabalarıyla yeniden canlandırıldı. Coubertin. Eski Yunan’ın görkeminin biraz da atletizm şenliklerinden geldiğine inanıyordu. 1894’te dokuz ülkenin atletizm kuruluşlarının temsilcileriyle Paris’te yapılan toplantıda Olimpiyat Oyunları’nın yeniden düzenlenmesine karar verildi. Çağdaş olimpiyatların ilki, Olimpiyat Oyunları’ını yeniden başlatması kararlaştırılan Yunanistan’da Atina’da yaptırılan mermer stadyumda, 1896’da gerçekleştirildi.
Daha sonra Olimpiyat Oyunları'nın yapıldığı kentler sırasıyla şunlardır: Paris (Fransa) 1900; St. Louis (ABD) 1904: Londra (İngiltere) 1908; Stockholm (İsveç) 1912; Anvers (Belçika) 1920; Paris (Fransa) 1924; Amsterdam (Hollanda) 1928; Los Angeles (ABD) 1932; Berlin (Almanya) 1936; Londra (İngiltere) 1948; Helsinki (Finlandiya) 1952; Melbourne (Avustralya) 1956; Roma (İtalya) 1960; Tokyo (Japonya) 1964; Meksiko (Meksika) 1968; Münih (Almanya Federal Cumhuriyeti) 1972; Montreal (Kanada) 1976; Moskova (SSCB) 1980; Los Angeles (ABD) 1984; Seul (Kore Cumhuriyeti) 1988. I. Dünya Savaşı nedeniyle 1916’da, II. Dünya Savaşı nedeniyle de 1940 ve 1944’te Olimpiyat Oyunları yapılamadı.
Olimpiyat Oyunları’nın kurallarını belirleyen Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne (IOC) 70 ülke üyedir. Olimpiyatların nerede yapılacağına bu komite karar verir. Politik etkilerden uzak kalmak amacıyla oyunların yapılacağı yer olarak ülkeler değil, kentler seçilir. Olimpiyat Oyunları yaklaşık olarak iki hafta sürer. Yarışmacıların, temsil ettikleri ülkelerin yurttaşı ve amatör olmaları gereklidir; yaş sınırlaması yoktur. Her yarışmanın birincisi altın, İkincisi gümüş, üçüncüsü de bronz madalya alır.
Olimpiyat Oyunları görkemli ve etkileyici bir törenle açılır. Koşucuların Olympia’dan getirdiği meşaleyle olimpiyat ateşi yakılır. Ev sahibi takımdan bir yarışmacının törende okuduğu olimpiyat andı şöyledir: “Bu Olimpiyat Oyunları’na sporun zaferi ve takımlarımızın onuru için, gerçek sportmenlik ruhuyla, tüm kurallara saygı göstererek ve uyarak katılacağımıza bütün yarışmacılar adına söz veririm.”
Ne var ki, Olimpiyat Oyunları yıllardır uluslararası rekabet ve anlaşmazlıkların odağı olmuştur. 1972 Münih Olimpiyat Oyunlarında Arap teröristler İsrailli atletleri öldürdü.
SSCB’nin 1979’da Afganistan’a asker göndermesine tepki olarak birçok ülke 1980 Moskova Olimpiyat Oyunları’nı boykot etti. 81 ülkenin katıldığı yarışmalara 60 ülke katılmadı. Buna karşılık, 1984 Los Angeles Olimpiyat Oyunları’na da SSCB ile müttefiklerinin çoğu katılmadı.
Olimpiyat Oyunları kapsamına giren spor dalları zamanla değişmiştir. Atıcılık, atletizm, basketbol, binicilik, bisiklet yarışı, boks, çim hokeyi, eskrim, futbol, güreş, halter, hentbol, jimnastik, judo, kano, kürek, modern pentatlon, okçuluk, sutopu, tenis, tramplen atlama, voleybol, yelken ve yüzme genellikle olimpiyatlarda yer alan spor dallarıdır. Su balesi (senkronize yüzme), sörf ve masatenisi ise Olimpiyat Oyunları kapsamına yeni alınan sporlardır.
1924’te başlayan Kış Olimpiyat Oyunlan’nda artistik paten, biatlon, bobsled, buz dansı, buz hokeyi, kayakla iniş ve slalom, kayak krosu, kayakla atlama, kızak ve sürat pateni yarışmaları yapılır.
Olimpiyatlarda Türk Sporcuları
1908’de kurulan Osmanlı Milli Olimpiyat Komitesi’nin 1911’de IOC’ye kabul edilmesinden sonra düzenlenen 1912 Stockholm Olimpiyat Oyunları’na Osmanlı Devleti ilk kez resmen katıldı. Ama I. Dünya Savaşı’nın sorumlusu olarak kabul edilip 1920’de IOC’ den çıkarılan beş ülke arasında olduğu için 1920 Anvers Olimpiyat Oyunları’na çağrılmadı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra 1924 Paris Olimpiyat Oyunları’na ve 1928 Amsterdam Olimpiyat Oyunları’na Türk sporcular geniş bir kadroyla katıldı. 1932 Los Angeles Olimpiyat Oyunları’na uzaklık nedeniyle Türkiye’den hiç sporcu gönderilmedi. 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlan’nda Yaşar Erkan (birinci) ve Ahmet Kireççi’nin (üçüncü) kazandıkları madalyalarla Türk sporcular ilk olimpiyat madalyalarını almış oldu. 1948 Londra Olimpiyat Oyunları’nda Türk güreşçiler altı altın ve dört gümüş madalya alarak büyük bir başarı kazandılar. Üç adım atlamada da Ruhi Sarıalp bronz madalya kazandı. Daha sonra 1984 Los Angeles Olimpiyat Oyunları’nda Eyüp Can ve Turgut Aytaç’ın boksta bronz madalya kazanmalarına değin Türk sporcular olimpiyatlarda yalnızca güreş dalında madalya aldı. 1988 Seul Olimpiyat Oyunları’nda Naim Süleymanoğlu halterde dünya ve olimpiyat rekorlarını kırarak altın madalya kazandı. Türk sporcular 1936’dan başlayarak Kış Olimpiyat Oyunları’na da katılmışlar, ama bu yarışmalarda madalya kazanamamışlardır.