Ortodoks Kilisesi
Ortodoks Kilisesi, Hıristiyan kiliselerinin üç önemli kolundan biridir. Her Ortodoks Kilisesi’nin kendi dili ve gelenekleri vardır, ama hepsi aynı inancı paylaşır; aynı ibadet yöntemlerini ve ayinleri benimser. Ortodoks Kilisesi, Yunanca’nın egemen olduğu Doğu Roma İmparatorluğu ile olan tarihsel bağı nedeniyle Rum Ortodoks Kilisesi olarak da bilinir.
Ortodoks inancı daha çok Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya, Kıbrıs ve Rusya’da yaygındır.
İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi öbür Ortodoks kiliselere göre unvan üstünlüğüne sahip olmakla birlikte onların üzerlerinde herhangi bir yetkisi yoktur. Bütün Ortodoks kiliseleri kendi önderlerini kendileri seçen, ulusal ve özerk kiliselerdir. Kilise önderleri patrik, başpiskopos ya da metropolit olarak adlandırılır.
Günümüzde öbür Ortodoks kiliseler arasında Kıbrıs, Yunanistan, Arnavutluk ve Polonya’daki kiliseler ile Moskova, Gürcistan, Romanya, Sırbistan ve Bulgaristan patrikliklerine bağlı bölgelerdeki kiliseler sayılabilir. Ayrıca ABD’de ve Kanada’da da Ortodoks Kilisesi’nin kolları bulunmaktadır.
4. yüzyılın başlarına kadar bütün Hıristiyanlar tek bir kiliseye bağlıydı. Bu kilise üç patrikliğe ya da bölgeye bölünürdü. Bunlar Roma, İskenderiye ve Antiokheia’daydı (Antakya). Her bölgenin başındaki piskopos, patrik olarak adlandırılırdı. Roma İmparatorluğunun başkenti 330’da Roma’dan Konstantinopolis’e (İstanbul) taşındıktan sonra burada dördüncü patriklik oluşturuldu. İskenderiye, Antiokheia ve Konstantinopolis doğu kiliselerini yönetirken, Roma batının önderi oldu. Daha sonra doğuya Kudüs Patrikliği de eklendi.
Zamanla doğu ve batı kiliseleri siyasal ve kültürel nedenlerle birbirlerinden uzaklaştı. Roma piskoposu kendini bütün kiliselerin önderi olarak ilan ettiğinde, Konstantinopolis patriği buna karşı çıktı. Aynı biçimde, dinsel yorumlarda da farklılaşma ortaya çıkınca 867’de bölündüler. Daha sonra bir süre için yeniden birleştilerse de 1054’te her iki kilisenin önderleri (papa ile Konstantinopolis patriği) karşılıklı olarak birbirlerini aforoz ettiler ve kiliseler kesin olarak ayrıldı. Her iki taraf da 1965’te aforoz kararlarını kaldırana değin birbirini tanımadı.
Konstantinopolisli misyonerler 10. yüzyılda Rusya’ya Ortodoksluk’u benimsetti, ama bu arada, doğudaki patriklikler Müslümanlar’ın denetimindeki topraklarda kalmıştı. Osmanlılar 1453’te İstanbul’u aldıklarında bütün doğu patriklikleri Konstantinopolis’e bağlıydı. Osmanlı egemenliği Konstantinopolis Patrikliği’nin gücünün ve öneminin azalmasına neden oldu. Osmanlı İmparatorluğu sınırları dışındaki Rus Kilisesi tek bağımsız kilise olarak kaldı ve 1917’ye değin Ortodoks kiliselerinin önderliğini yaptı. Bugün Rus Kilisesi 30 milyondan fazla üyesiyle en büyük Ortodoks Kilisesi’dir.
Günümüzde Ortodoks kiliselerin çoğu, büyük Protestan kiliseleriyle birlikte Dünya Kiliseler Konseyi’ne katılmıştır. Burada, karşılıklı anlayışı güçlendirmek amacıyla, Hıristiyanlık'taki birbirinden farklı mezheplerin öğretileri tartışılır.
Ortodoks Ayini
Ortodoks sözcüğü Yunanca orîhos (doğru) ve doxa (düşünce) sözcüklerinden oluşmuştur. Ortodokslar kendi kökenlerini Hıristiyanlık'ın ilk yıllarına kadar götürürler.
Bir Ortodoks ayininde tüm duyulara seslenilir. Ayin sırasında tütsüler yakılır; papaz, kilise korosu ve katılanlar duaları şarkı biçiminde söyler. Ortodokslar ibadet ederken kilise içinde dolaşarak ikonalar ya da kutsal resimler önünde dua ederler.
Ortodoks Kilisesi’nin iç düzenlemesi evreni simgeler. Genellikle büyük İsa ikonalarının görüldüğü tavan cennet, zemin ise dünyadır. Ortodoks kiliselerin çoğunda kilise topluluğu için oturacak yer bulunmaz. Ortodokslar ayin sırasında ayakta durur ya da dolaşırlar.
Ortodoks kiliseleri en önemli ayinlerini pazar günleri gerçekleştirir. Bu ayinde Hz. İsa’nın doğumu, yaşamı ve ölümü yeniden canlandırılır.