Otobüs
Çok değişik biçim ve büyüklükte otobüsler vardır. İngiltere’de ve başka bazı ülkelerde iki katlı otobüslere rastlanır. Birçok ülkede, özel olarak döşenmiş hava hatlarından aldığı elektrikle çalışan troleybüsler bulunur. Dünyanın pek çok kentinde de körüklü otobüsler (köşeleri dönerken orta bölümleri bükülebilen, eklemlenmiş otobüsler) çalışır. Kentte olsun, kasabada olsun, otobüs en uygun ve yaygın ulaşım aracıdır. İki katlı ve körüklü otobüsler öbür otobüslerden daha çok yolcu taşıyabilir.
Otobüsün Tarihsel Gelişimi
İlk otobüsler atla çekiliyordu ve ilk kez 1662’de Paris’te hizmete konmuştu. Hükümet sıradan insanların otobüse binmesini yasaklamış, bundan yararlanma hakkını yalnızca zenginlere tanımıştı. Fransa’da otobüslerin yaygın olarak kullanılmaya başlaması ancak 1820’lerde gerçekleşti; hizmete konan bu araçlara da, Latince’de “herkes için” anlamına gelen “omnibus” adı verildi. Kısa bir süre
sonra “omni” atılıp ad kısaltıldı. İngiltere’de ilk otobüs hizmeti Londra’da 1829’da başladı. Bu ilk otobüsler atla çekiliyordu; 1830’da buharla işleyen bir posta arabası da hizmete girdi.
1832’de New. York’ta tramvay işlemeye başladı. Tramvayın otobüsten farkı, caddeye gömülü raylar üzerinde gitmesidir. İlk tramvayların o dönemin otobüslerine göre bir üstünlüğü vardı: Karayollarının bozuk olmasına karşılık raylar düzgündü ve karayolunun üstünde iki atın çekebildiği bir yükü, ray üstünde tek at çekebiliyordu. 19. yüzyılın sonlarında büyük kentlerin pek çoğunda atlı tramvay ve atlı otobüs işletmeleri kurulmuştu. İstanbul’da 1871’de, İzmir’de ise 1884’te atlı tramvay seferleri başlamıştı.
Çok geçmeden atın yerini mekanik güç aldı. İngiltere’de ilk elektrikli tramvay 1886’da Blackpool’da işlemeye başladı. ABD’de ise başarıyla çalışan ilk elektrikli tramvay hattı, 1887’de Virginia’daki Richmond kentinde hizmete girdi. Elektrikli tramvaylar, elektriği genellikle hava hattından alırlar; ama bu elektrik akımının caddeye gömülü üçüncü bir raydan alındığı bazı tramvay sistemleri de vardır. Tramvay kısa bir süre içinde büyük kentlerin çoğuna yayıldı. İstanbul ve İzmir’de de I. Dünya Savaşı yıllarında atlı tramvayların yerini elektrikli tramvaylar aldı.
Benzin motoruyla çalışan otobüsler de o sıralarda ortaya çıktı. 1895’te Almanya’da sekiz yolcu taşıyabilen bu tür bir otobüs yapıldı. 1904’te Londra’da işlemeye başlayan ilk motorlu otobüs iki katlıydı.
Başlangıçta otobüsler pahalıydı; bunun nedenlerinden biri tekerlek lastiklerinin kauçuk dolgu olmasıydı. Ama 1920’lerde havalı lastiklerin geliştirilmesi ve dizel motorlarının benzin motorlarının yerini alması otobüs fiyatlarını ve işletme giderlerini büyük ölçüde düşürdü. Böylece otobüsler hızla tramvayların yerini almaya başladı.
Otobüsler en önemli kent içi toplu taşıma aracı olma özelliklerini sürdürürken, kullanım alanları kırsal kesimlere doğru da taşmaya başladı. Çoğu ülkede kırsal kesimleri kapsayan geniş bir otobüs ağı kuruldu ve 1950’lerde düzenli otobüs işlemeyen hemen hemen hiçbir köy kalmadı. Özel otomobil kullanımının yaygınlaştığı 1960’larda otobüsle taşımacılık bir süre gerilediyse de, daha sonraları demiryolu taşımacılığındaki gerileme uzun yol otobüs şirketlerine çok sayıda yolcu kazandırdı. Ama gene de yerel yerleşim noktalarına, özellikle de ülkenin uzak kesimlerine yapılan otobüs seferlerinde büyük düşüşler oldu. Havayolu taşımacılığı da bu düşüşte etkili oldu.
Kent İçi Taşımacılık
Bütün kentlerde otobüs taşımacılığı, otomobillerin olduğu kadar, metro işletmelerinin de şiddetli rekabetiyle karşı karşıyadır. Ne var ki, otomobiller yoğun trafik tıkanıklığına yol açarak otobüs hizmetlerini de aksatmaktadır. Bütün dünyada kent yetkilileri toplu taşımacılığı daha çekici hale getirmenin yollarını araştırmaktadır; yalnızca otobüsler için ayrılmış yollar (tercihli yollar) bulunan çarelerden biridir.
Başka bir olanak, tramvaya eski yerini yeniden vermekti. Tramvaylar 1970’lere gelindiğinde İngiltere ve Fransa’da olduğu kadar Türkiye’de de ortadan kalkmış ve yalnızca ABD’de Boston, Avustralya’da Melbourne ve Hong Kong gibi birkaç büyük kentte kalmıştı. Almanya Federal Cumhuriyeti gibi bazı ülkeler ise tam tersine, tramvaylarını hurdaya çıkarmak yerine yenileştirmiş ve bu araçtan yararlanmayı sürdürmüştü. Bunda, elektrikle işleyen tramvayların hava kirliliğine yol açmamasının da etkisi olmuştur. ABD’de, 1981’de California’daki San Diego’da yeni bir tramvay sisteminin işletmeye açılmasıyla birlikte, tramvayları hurdaya çıkarma eğilimi tersine döndü; 1985’te de Fransa’daki Nantes’ta yeni bir tramvay sistemi kuruldu.
Bir başka olanak troleybüse geri dönmektir. Bu, elektrik motoruyla işleyen ve gerekli elektrik enerjisini iki hava hattından alan bir otobüs türüdür. Tramvaydan farklı olarak, troleybüs raylar üstünde gitmek zorunda değildir ve yolcu almak için kaldırım kenarına yanaştırılabilir. Ama, İngiltere’de tamamen ortadan kalkan, ABD’de ise yalnızca birkaç kentte bulunan geleneksel troleybüs, ancak özel hava hatlarının bulunduğu yollarda işleyebilir. Ankara’da 1947-81, İstanbul’da 1966-82 arasında kullanılan troleybüsler İzmir’de günümüzde de kullanılmaktadır.
Fransa’da yeni bir “melez” troleybüs türü geliştirilmiştir. Bunun, biri dizel, öbürü elektrikli olmak üzere iki motoru vardır. Bu otobüs, izlediği yolun kent merkezinde kalan ve hava hattı döşeli ana kesiminde elektrik motorundan; az yolcu bulunması nedeniyle hava hattı döşemenin ekonomik olmadığı banliyö kesimindeyse dizel motorundan yararlanmaktadır.
Ulaşımın Yalnızca Otobüsle Sağlandığı Yerler
Demiryolu bağlantısının olmadığı ya da pek az olduğu ülkelerde, kentler arasında ya da kırsal kesimden kente ulaşımda halkın büyük çoğunluğu için tek olanak otobüsle yolculuktur. Güney Amerika, Afrika, Güneydoğu Asya ve Hindistan’ın pek çok yerinde, kentler ile kırsal kesimler arasında ulaşım otobüsle sağlanır. Dünyanın bazı yerlerinde, örneğin Endonezya’nın Sumatra Adası’nda olduğu gibi, tek ulaşım aracı otobüstür. Yolların genellikle yetersiz ve bakımsız olduğu azgelişmiş ülkelerde otobüsler yavaş gitmek zorundadır, kalabalıktır ve rahat değildir. Ama otomobil satın almaya, kiralamaya ya da bir yere uçakla gitmeye gücü yetmeyen halkın başka bir seçeneği de yoktur.
Bu tür ülkelerdeki otobüsler çoğu kez parlak boyalarla boyanıp süslenmiştir; içeride radyo ya da kasetçalar sonuna kadar açılmıştır, bazen film gösterildiği de olur. İçleri, sebze, meyve ve hatta canlı tavuklarını satmak için pazara götürenler, civar kent ve kasabalardaki arkadaş ve akrabalarını görmeye gidenler; tepeleri de, çantalarını ve aldıkları hediyelikleri sırtlamış cesur turistlerle tıka basa doludur. Otobüs gerçekten “herkes için” bir ulaşım aracıdır.