Tasavvuf
Tasavvuf, İslam Mistisizm’i olarak da nitelenebilir. Tasavvuf, dinin amacını Tanrı’ya ulaşma olarak gören düşünce ve inanç sistemi, aynı zamanda bir yaşam biçimidir.
Başlangıçta günah işlemekten sakınmak, dünyasal işleri küçümsemek ve bunlardan uzak durmak, yalnızlığı seçerek sürekli Tanrı’yı anmak, kalbin ancak bu yolla temiz tutulacağına inanmak gibi düşünceler ve uygulamalarla ortaya çıkan tasavvuf 12. yüzyıldan sonra tarikatlar biçiminde örgütlenerek güçlü bir hareket durumuna gelmiştir.
Olgun döneminde tasavvufun temel özellikleri şunlardır: Maddi olan her şeye, dış dünyaya, eşyaya karşı çıkmak; manayı, iç dünyayı (batını) aramak ve Tanrı’ya ulaşmak için manevi bir yolculuğa çıkmak. Tasavvufta buna seyr ü sülük denir. İç eğitimi olarak nitelenebilecek çileye dayanan bu yolculuk; hazırlık, kalbi her türlü kötülükten arındırma ve olgunluk olarak üç aşamada gerçekleşir. Tasavvufu benimseyen kişi yeteneğine göre bu aşamaları geçebilir. Olgunluğa ulaşmak çok zordur ve bunu pek az kişi başarabilir. Tasavvufi yolculuğa ancak bir yol göstericinin (mürşit) önderliğinde çıkılabilir. Tasavvufi eğitimini tamamlayan kişi yeniden insanların arasına döner, yaşamıyla onlara örnek olmaya çalışır. Tasavvufu öbür dinlerdeki mistik akımlardan ayıran önemli özellikler vardır. Bunların başında tasavvufa bağlanan kişinin varmayı amaçladığı son nokta gelir. Öbür mistikler Tanrı’yı bilgiyle tanıma (ilme’l-yakin) aşamasını yeterli görürler. Tanrı’ya kavuşmadan anladıkları da temiz olarak cennete gitmektir. Halbuki tasavvuf insanı Tanrı’yla bir olmaya (hakke’l-yakin), Tanrı’da yok olmaya kadar götürür.
Tasavvuf yaygınlaştıkça dinin batini yorumundan etkilenen birçok akım da tasavvufi bir kimliğe büründü ve bu durum din bilginlerinin şiddetli tepkisine yol açtı. Gazali (1058- 1111) tasavvufu Sünni düşünce çerçevesinde yeniden temellendirdiyse de, Muhyiddin Arabi (1165-1240) varlığın birliği (vahdet-i vücud) görüşünden yola çıkarak batini yoruma yeni boyutlar getirdi. Ondan sonra tasavvufi akımlar büyük ölçüde bu düşünce doğrultusunda hareket etti.
Tarikatlar biçiminde örgütlenmeyle birlikte tasavvuf kişisel bir yaşam biçimi olma özelliğini bir ölçüde yitirerek belli kuralları, törenleri, giyim kuşam tarzı olan grup yaşamına dönüştü. Tasavvuf bu yolla toplumsal yaşamın birçok alanında etkili olmuştur. Gezgin dervişler İslam dinini yaymada önemli rol oynamış, Ahiler ekonomik yaşamın örgütlenmesine katkıda bulunmuştur. Tasavvuf edebiyatta ve güzel sanatlarda birçok yeni tarzın ortaya çıkmasına öncülük etmiş, temel hazırlamıştır.