Bektaşilik
BEKTAŞİLİK, adım 13. yüzyılın ilk yarısında Anadolu’ya gelip yerleştiği sanılan Hacı Bektaş Veli’den alan bir tarikattır. Kurucusu Hacı Bektaş Veli olmakla birlikte tarikatı biçimlendiren ve tam anlamıyla bir tarikat niteliği kazanmasını sağlayan Balım Sultan’dır. Anadolu toprağında doğan bu tarikat sunduğu yeni yaşama tarzıyla, Türkçe’yi en yalın biçimiyle kullanan, canlı kalmasını ve yaygınlaşmasını sağlayan halk şairleriyle, dini bağnazca benimseyenleri eleştirerek alaya alan fıkralarıyla, değişik ve çarpıcı müziğiyle toplum yaşamında kendine özgü bir yer edinmiştir.
Hacı Bektaş Veli, Horasan’dan Anadolu’ya geldiğinde Anadolu, Moğol saldırılarının, kanlı bir biçimde bastırılan Babai Ayaklanması’nın, yoksulluğun ve inanç çatışmalarının etkisiyle tam bir karmaşa içindeydi (bak. Anadolu Selçuklu Devletİ; Babaî AyaklanmaSl). Hacı Bektaş Veli, bugün Nevşehir’e bağlı Hacıbektaş ilçesi olan Sulucakarahöyük köyüne yerleşerek orada bir tekke kurdu. Önderleri ve ileri gelenleri öldürülen Babailer’den bir bölümü kaçarak ya da gizlenerek yaşamlarını sürdürdüler. Bunlar Baba İshak halifelerinden Hacı Bektaş’ın çevresinde toplandılar. Hacı Bektaş o yıllarda Kalenderi, Haydari, Edhemi, Câmi, Şemsi dervişlerini de kendisine bağlayarak Anadolu’da yeni bir dinsel örgütlenmenin temellerini attı. Düşünceleri önce çevre köylerde, daha sonra Anadolu'nun her yerinde ve daha sonraki yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nin genişlemesiyle Balkanlar’da, Mısır’da yandaş buldu ve hızla yayıldı. Bir tarikat olarak kuruluşu ve yaygınlık kazanması Balım Sultan zamanına rastlar. Bek-taşiler, Balım Sultan’ı Hacı Bektaş Veli’den sonra tarikatın kuruluşuna önderlik eden “ikinci pir” olarak kabul ederler.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarından başlanarak Yeniçeri Ocağı ile Bektaşiler arasında bir yakınlık olmuştur. Bu nedenle yeniçerilere “Taife-i Bektaşiyan” (Bektaşi bölüğü) ya da “Hacı Bektaş Ocağı” da denirdi. Padişah II. Mahmud 1826’da Yeniçeri Ocağı’nı kaldırırken aradaki yakın ilişkiyi düşünerek Bektaşilik’i yasakladı. Birçok Bektaşi babası ya öldürüldü ya da sürgüne yollandı. Baskılara karşın varlığını koruyan Bektaşilik, Padişah Abdülaziz döneminde yeniden serbest bırakıldı. 1925’te tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla varlığı resmen son bulmuş oldu.
Bektaşilik, Ali’ye ve onun soyundan gelenlere bağlılığıyla Alevilik’e benzer (bak. ALEVİLİK). Ama, Alevilik doğduğu ortama, Arap kültürüne daha çok bağlıdır. Bektaşilik ise, tümüyle Anadolu’nun gelenek ve göreneklerine bağlı ve kendine özgü yanları olan bir inanç sistemidir. Bektaşilik inançları içinde, eski Türk inançları (toprağın, yağmurun ve kimi hayvanların kutsallığı gibi); Anadolu’nun eski uygarlıklarından kaynaklanan inançlar (ekinin, şarabın kutsallığı gibi) ile Doğu dünyasının birçok inancı kaynaşmıştır.
Bektaşi inancına göre bu yola giren kişi dört ayrı kapıdan geçerek gerçeğe, Tanrı gerçeğine ulaşır. Birinci kapı “şeriat kapısıdır. Bu aşamada İslam’ın kurallarına uymak, ehl-i beyte (Hz. Muhammed’in ev halkına) bağlanmak gerekir. İkincisi “tarikat kapısıdır. Bu aşamada tarikata ve onun önderine bağlılık şarttır. Tarikatın bütün kural ve uygulamaları bu aşamada öğrenilir. Üçüncü kapı “hakikat kapısı”dır. Evrenin sırlarını öğrenerek Tanrı’yı tanımak, bireysellikten kurtulmak bu aşamada gerçekleşir. Dördüncü kapı “marifet kapısı”dır. Bu aşamaya ulaşan kişi evreni ve ona bağlı olarak Tanrı’yı kavrama gücünü kazanmıştır.
Bektaşilik’in inanç sistemi “ayin” adı verilen dinsel törenlerinde en açık biçimde görülür. İki büyük ayin vardır: İkrar ayini ve cem ayini. İkrar ayini, Bektaşilik’e girmek isteyen ve adına “muhib” (dost) ya da “talip” (istekli) denen kimseler için düzenlenen törenlerdir. Bektaşi olan herkes bu törenlerden geçer. Talip, kendisine daha önce Bektaşi olmuş birini “rehber” (yol gösterici) olarak seçer. Rehber, talibin dileğini tekkenin önderi olan “baba”ya bildirir ve talibi önerir. Talip, babanın görevlendirdiği “musahip”ten (arkadaş) tarikatın yollarını öğrenir, ilk bilgileri alır. Talip abdest alıp iki rekât namaz kıldıktan sonra, beyaz bir kefene sarılır. Birçoğu Türkçe olan çeşitli duaların okunduğu ayinden sonra, tekkeye kabul edilir. İkrar (kabul etme) ayini gizli yapılır. Talip, tekkeye girdikten sonra daha büyük sorumluluk alarak dervişliğe, babalığa, ve halifeliğe kadar yükselebilir.
Cem ayini genellikle kış aylarında baba önderliğinde düzenlenir. Olgunluk kazanmayı ve gönül zenginliği edinmeyi sağlayan bu törenlerde içkinin, müziğin ve semahın önemli bir yeri vardır ve Bektaşi ayinleri bunlarsız düşünülemez. Cem ayini, uygulanış bakımından Alevilik’teki ayinlere benzer. Bu toplantılarda saz eşliğinde deyişler (nefesler) söylenir, dem çekilir (içki içilir), insanları birliğe çağıran şiirler okunur, semah denen ve belli kuralları, biçimleri olan törensel nitelikteki oyunlar oynanır. Böylesi toplantılarda coşku içinde kendinden geçmek bir ibadet biçimidir. Ayrıca, Abdal Musa, Geyikli Baba gibi, Bektaşiler’ce benimsenen ve ermiş olduklarına inanılan önderlere ilişkin efsanelerde, onların yırtıcı hayvanlarla konuşup söyleştiği, bir arada yaşayamayacak hayvanları bile bir araya getirdiği anlatılır. İşte bu yönleriyle eski Anadolu inançlarını anımsatan Bektaşilik, değişik inanç sistemleriyle Kuran’ı temel kitap sayan İslam inançlarını birleştirmiş ve böylece yeni, kendine özgü bir tarikat ortaya çıkmıştır.