Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Tenis

  • Okunma : 355
Tenis Resim

Tenis, raketle oynanan, uluslararası yaygınlığa sahip bir top oyunudur. Kort adı verilen dikdörtgen bir alanda iki (tekler) ya da ikişercıen dört (çiftler) oyuncu arasında oynanır. Kortun uzunluğu 23,77 metre, genişliği teklerde 8,23 metre, çiftlerde ise alanın her iki yanındaki 1,37’şer metrelik bölümlerle 10,97 metredir. Ağ, 1,07 metre yükseklikteki iki direk arasında asılı duran bir tel kablodan sarkar; tenis topunun geçmesini engelleyecek kadar sık örgülüdür; hafifçe bel verdiği için tam ortasında yere bir iple bağlıdır. Ağ kortu iki eşit parçaya böler. Kortun her iki yarısında da beyaz çizgilerle belirlenmiş birer arka alan ile sağ ve sol servis alanları yer alır. Tenis önceleri çim kortlarda oynandığı için “çim tenisi” olarak adlandırılmıştı. Günümüzde de kullanılan ve üstün bir oyun gücü gerektiren çim yüzeyler oldukça kaygandır. Çim yüzeylerden başka, zıplama ve koşma açısından güvenli, beton ve asfalt gibi sert yüzeyli; toprak yüzey olarak nitelenen, tuğla ya da kiremit tozundan yumuşak yüzeyli kortlar vardır. Kapalı salonların zemininde ise ahşap ya da kalın bir halıya benzer yapay malzeme kullanılır.

    Tenis raketinin oval bir çerçevesi ve uzunca bir sapı vardır. Bu çerçeveye seyrek hasır örgü benzeri tel gerilidir. Teller bağırsak, naylon ya da naylonla bağırsak karışımı bir malzemedendir. Raket yapımında eskiden yalnız tahta kullanılırken, uzun denemelerden sonra başarılı sonuçlar veren çelik, alüminyum ve cam yününden (fiberglas) yapılan raketler de kullanılmaya başlanmıştır. Tahta raketin gövdesi, tutkalla birbirine yapıştırılmış ince ahşap katmanlardan oluşur. Raketin boyuna ve biçimine ilişkin belirli kurallar yoktur. Tenise yeni başlayanların kullandığı raketler deneyimli oyuncuların raketlerinden daha hafiftir. Bezle kaplı olan tenis topu 6,35-6,66 cm çapındadır. Ağırlığı 56,7- 58,5 gr arasında değişir. Kurallara göre topun hızla sıçrayabilecek özellikte olması gerekir.

Tenisin Oynanışı

Oyunda amaç topu ağın üzerinden aşırarak, geri gönderilemeyecek biçimde karşı oyuncunun ya da oyuncuların alanına düşürmektir. Oyuna başlarken yer seçimi ve servis önceliği kura ile belirlenir. Oyun servis atışıyla başlar. Servis atan oyuncu kortu sınırlayan çizginin dışına çıkar ve kendi alanının sağ tarafından, karşı tarafın sağ servis alanına düşecek biçimde topa vurur. Servisçi, bir eliyle havaya attığı topa öbür elindeki raketle, baş hizasının yukarısından, sert vurmaya çalışır. Vuruş sırasında servisçinin koşması ya da yürümesi yasaktır, ancak havaya sıçrayabilir. Top rakip servis alanının dışına düşerse, bu bir “fauldür ; servis yinelenir. (Bu kez servisçi topa daha az sert vurur.) Bu servis de başarılı olmazsa, rakibine bir sayı yazılır. Top ağa çarptıktan sonra karşı servis alanına düşerse ya da karşılayan daha hazır değilken atış yapılmışsa “let” olur; bu durumda servis geçersiz sayılır ve yinelenir.

    Servis, topun yere sektikten sonra karşılandığı tek atıştır. Top yerde bir kez sektikten sonra, rakip tenisçi servisçinin oyun alanına düşecek biçimde vuruşunu yapar. Bundan sonra oyuncular topa kendi alanlarında hiç sekmeden ya da bir kez sektikten sonra vurabilir. Tenis kurallarına göre ağı geçmeden topa vurulamadığı gibi, arka arkaya da topa vurulamaz ve oyuncular fileye dokunamaz. Oyun, oyunculardan biri topu kaçırıncaya kadar karşılıklı vuruşlarla sürer. Topu kaçıran, ağa ya da oyun alanı dışına gönderen oyuncu sayı yitirir. Servisçi her servis atışında köşesini değiştirir. Her oyunun sonunda servis atma hakkı rakip oyuncuya geçer; yani bir oyunda servis atan oyuncu öbüründe servis karşılayan olur. Ayrıca her tek sayılı oyundan sonra oyuncular alan değiştirir.

    Tenisin ilginç bir sayı yöntemi vardır, ilk sayısını yapan oyuncu 15 puan alır; ikinci 30, üçüncü 40 olarak belirtilir. Oyuncuların her biri üçer sayı yapmışsa, yani 40-40 olursa, oyun taraflardan biri üst üste iki kez sayı alana kadar sürer. İki oyun fark sağlayarak, altı oyunu kazanan oyuncu seti alır. Setlerin gereğinden fazla uzamasını önlemek amacıyla Uluslararası Tenis Federasyonu’nca (ITF) 1976’dan beri yeni bir yöntem uygulanmaktadır. Son set dışında herhangi bir sette 6-6 (ya da oyun öncesinde kararlaştırılmışsa 8-8) eşitliğine ulaşıldığında bu yönteme başvurulur.

    Buna göre, iki sayılık farkla yedi sayıyı toplayan ilk oyuncu oyunu ve seti kazanır. Her iki oyuncu da altışar sayı almışsa, biri iki sayılık fark yapıncaya kadar oyun uzar. Bu uzatmada daha önce belirtilen 15, 30, 40’lı sayma yöntemi değil, sayma sayıları (1, 2, 3... gibi) kullanılır. Servis sırası gelen oyuncu ilk sayı için atışını yapar. Sonra servis karşı tarafa geçer ve bundan sonra iki sayıda bir servis değişir.

    Genellikle, üç setten ikisini alan oyuncu maçı kazanır. Büyük şampiyonalarda tek erkekler ve çiftler karşılaşmalarında beş setten üçünü alan kazanır. Açık havada yapılan çiftler karşılaşmalarında kortun iki yanında da ikişer oyuncu bulunur. A ve B oyuncuları C ve D ’ye karşı oynuyorsa, önce A, ikinci olarak C, üçüncü olarak B ve dördüncü olarak D servis atar; servis sırası oyunun sonuna kadar bu düzende sürer.

Oyunun Tarihi

Tenisin geçmişi, 12.-13. yüzyılda Fransa’da oynanan jeu de paume (avuç içi oyunu) adlı bir el topu oyununa dayandırılmaktadır. Bu oyundan, kapalı bir mekânda raket ve topla oynanan real tennis (gerçek tenis) ya da royal tennis (kral tenisi) adı verilen oyun türetildi. Tenis sözcüğünün, Fransızlar’ın oyun başlarken “tut” anlamında tenez diye bağırmalarından türemiş olduğu sanılmaktadır. Bu eski oyun hâlâ İngiltere’de “gerçek tenis” , ABD’ de “saray tenisi” ve Avustralya’da “kraliyet tenisi” adıyla özel kortlarda oynanmaktadır. Bu oyuna çok düşkün olan İngiltere Kralı VIII. Henry, Londra yakınlarında, bugün de kullanılan Hampton Kortu'nu yaptırmıştı.

    1873’te Kuzey Galler’de binbaşı Walter Wingfield bugünkü açık alan tenisine çok benzeyen Sphairistike adlı oyunu geliştirdi. Oyun kısa zamanda tüm İngiliz sömürgelerinde yaygınlık kazandı. Sphairistike için masraflı bir korta gereksinim duyulmuyor, oyun çim bir alanda ya da asfalt gibi düz, sert bir zeminde oynanabiliyordu. Çok geçmeden bugünkü tenise çok yakın yeni kurallar geliştirildi ve oyunu kolaylaştıran bezle kaplı toplar kullanılmaya başlandı. 1877’de Londra’nın güneybatısındaki Wimbledon’da Tüm İngiltere Kroket Kulübü’nün girişimiyle ilk dünya tenis şampiyonası düzenlendi; kulüp adına “Çim Tenisi” sözcüklerini eklemişti. Bu şampiyonada ilk kez 23,77 metre uzunluğunda ve 8,23 metre genişliğinde dikdörtgen biçiminde bir kort kullanıldı ve 15, 30, 40 sayı yöntemi benimsendi.

    1874’te Bermuda’daki bir İngiliz garnizonunda tenis oynayan subayları izleyen ABD’li Mary Outerbridge, ülkesine ağlar, raketler ve toplarla döndü. Bayan Outerbridge aracılığıyla ABD’ye giren tenis hızla yaygınlaştı.

    1888’de İngiliz Çim Tenisi Birliği (LTA) kuruldu. 1912’de Uluslararası Çim Tenisi Federasyonu (ILTF) kuruluncaya kadar, tenisin kurallarını belirleme görevini LTA üstlendi. Uluslararası Çim Tenisi Federasyonu daha sonra adını Uluslararası Tenis Federasyonu (ITF) olarak değiştirdi.

    Çim tenisi dünyanın dört bir yanma hızla yayıldı. Günümüzde tenis her düzeydeki oyuncunun keyif aldığı bir spor olmanın yanı sıra, uluslararası turnuvalarda kıyasıya rekabete yol açan ve şampiyonlarına milyarlarca lira kazandıran bir spordur.

Büyük Tenis Şampiyonları

Wimbledon’da ilk tek erkekler şampiyonu, alçaktan attığı sert servisleriyle ünlü Spencer Gore’du. 1884’te yapılan ilk bayanlar şampiyonasını Maud Watson kazandı. 1887’de 15 yaşındayken tek bayanlar şampiyonu olan Lottie Dod, 1893’e kadar dört şampiyonluk daha kazandı. Erkekler tenis oyunu ilk yıllarda Renshavv Kardeşlerin (1880’lerde William Renshaw yedi kez tek erkekler şampiyonu oldu), daha sonra da Reginald F. ve Hugh L. Doherty’nin egemenliğindeydi. Avrupa ve ABD’deki maçlarıyla oyunun yayılmasına yardımcı olan Doherty Kardeşler, 1897'den 1906’ya kadar Wimbledon’da tam dokuz kez teklerde şampiyon oldular.

    1907 Wimbledon şampiyonu Avustralyalı Norman Brookes ile çiftlerde ona eşlik eden Yeni Zelandalı Anthony Wilding’in başarısı, tenise artan uluslararası ilginin bir göstergesiydi. 1920’lerin gözde oyuncuları William Tilden (ABD) ve Suzanne Lenglen (Fransa) oldu. Bayan Lenglen, güçlü oyun tekniğini geliştirmek amacıyla erkeklerle yaptığı maçlarla olduğu kadar, rahat oynayabilmek için giydiği, ancak baldırlarını kapatacak uzunluktaki eteği ve kısa kollu bluzuyla da tenis dünyasında olay yarattı. Lenglen'den önce kadınlar tenis oynarken kolalı jüponlar ve ayak bileklerini örten giysiler giyer, başlarından da beyaz hasır şapkaları eksik olmazdı.

    1920'lerde Fransa teniste Jean Borotra, Rene Lacoste, Henry Cochet, Jacques Brugnon gibi usta oyuncularıyla ün kazandı. 1930’larda Helen Wills Moody, Ellsworth Vines ve Donald Budge’ın başarılarıyla teniste üstünlük ABD’ye geçti. Fred Perry adlı bir İngiliz 1934’ten 1936’ya kadar üç yıl boyunca Wimbledon erkekler şampiyonu oldu. 1950’lerden sonra erkeklerde şampiyonluğu ABD’li ve Avustralyalı sporcular aldı. Bu yıllarda Avustralya Frank Sedgman. Lew Hoad, Ken Rosewall, Roy Emerson, Rod Laver ve John Newcombe gibi bir dizi yetenekli oyuncu yetiştirdi. 1970'lerde Avustralya, tenisteki üstünlüğünü ABD’nin yeni şampiyonları Arthur Ashe ve Jimmy Connors’a kaptırdı. Bundan sonra İsveçli Björn Borg olağanüstü başarılı oyunlarıyla beş yıl üst üste Wimbledon şampiyonu oldu. 1980’lerin başında ise önde gelen erkek tenisçiler John McEnroe (ABD), Ivan Lendl (Çekoslovakya), Boris Becker (Almanya) idi.

    1950’lerden 1970'lere kadar, ABD önceleri Louise Brough, Althea Gibson, Maureen Connolly, daha sonra da Billie Jean King, Chris Evert-Lloyd gibi kadın tenisçilerle üstünlüğünü korudu. Gene bu dönemin dünyaca ünlü kadın tenisçileri İngiliz Ann Jones ve Virginia Wade, Brezilyalı Maria Bueno, Avustralyalı M argaret Court ve Evonne Cawley’dir. 1980’lerin en başarılı kadın tenisçisi ise sonradan ABD yurttaşı olan Çekoslovakyalı Martina Navratilova’ydı.

Uluslararası Karşılaşmalar

Başlıca takım karşılaşmaları erkeklerde Davis Kupası, kadınlarda Wightman ve Federasyon kupalarıdır. ABD’li tenisçi Dwight F. Davis, başlangıçta yalnız ABD’de amatör erkek takımları arasında düzenlenen turnuvanın 1900’de ABD ile İngiltere arasında yapılmasını sağladı. Davis Kupası sonradan tüm dünya ülkelerine açıldı. İlk kez 1936’da düzenlenen ve bir kapalı salon lig turnuvası olan Kral Kupası her yıl Avrupa'da yapılır. Kupanın adı İsveç Kralı V. Gustaf'ın anısına verilmiştir.

    Wightman Kupası 1923’te ABD ve İngiltere bayan tenis takımlarının katıldığı bir karşılaşma olarak başlatıldı. İlki 1963’te düzenlenen Federasyon Kupası ise bayan tenis takımları için dünya şampiyonasıdır.

    En önemli şampiyonalar Avustralya, Fransa, İngiltere ve ABD’de oynanır. Tenis şampiyonalarının en ünlüsü her yıl haziran ayında yapılan Wimbledon Tenis Şampiyonasıdır.

    Başlangıçta bütün tenis oyuncuları amatördü. Profesyonelliğe geçen (ücret karşılığı oynamaya başlayan) başarılı oyuncular şampiyonalardan çıkarılırdı. 1960’larda iyi oyuncuların büyük bölümü profesyonel oldu. 1968’de dünyanın belli başlı tenis turnuvaları amatör ve profesyonel tüm oyunculara açıldı.

Türkiye'de Tenis

Türkiye’de tenisi ilk kez 20. yüzyıl başlarında, İstanbul’un Moda semtinde İngiliz aileleri oynamaya başladı. Daha sonra kentin başka semtlerinde de kortlar açıldı. İzmir’de tenisi başlatanlar gene İngilizler oldu.

    Tenisle ilgilenen ilk Türk kulübü Fenerbahçe Spor Kulübü’dür (1915). Aynı sıralarda İngilizler günümüzde de sürmekte olan Çalenç (İngilizce challenge sözcüğü meydan okuma anlamına gelir) Kupası’nı başlattılar. 1924’te Türkiye Tenis Federasyonu kuruldu ve ilk ulusal şampiyona düzenlendi. Tenis çok geçmeden kadın sporcular arasında da yaygınlaşmaya başladı. 1929’da Ankara’da da tenis çalışmaları başlatıldı.

    Türkiye’nin katıldığı ilk uluslararası yarışma olan ve 1931’de Atina’da yapılan Balkan Şampiyonası’nda Sedat Erkoğlu ve Vahram Şirinyan çift erkekler şampiyonu oldu. En büyük Türk tenisçisi sayılan Nazmi Bari 1951-65 arasında aralıksız 14 yıl Türkiye şampiyonu şanını korudu; uluslararası şampiyonalarda da önemli dereceler elde etti. Davis Kupası’na 1959’dan beri katılan Türkiye ilk turu ancak 1973’te geçebildi. Türkiye’ nin tenisteki en büyük uluslararası başarıları 1980’de İzmir’deki İslam Oyunları’nda alınan tek bayanlar, çift bayanlar ve karışık çiftler birincilikleri olmuştur.

Tenis Resimleri