Zekâ
Zekâ, insan gelişmesinin en temel öğelerinden biridir. Çok değişik tanımları olmasına karşın, bireyin doğuştan sahip bulunduğu, gelişmeye açık zihinsel bir işlev olduğu konusunda psikologlar görüş birliği içindedir. Ayrıca zekânın kalıtımla kuşaktan kuşağa geçtiği; deneyim, öğrenme ve çevre etkisiyle biçimlendiği ve geliştiği de kabul edilmektedir. Beslenme, eğitim, aile yaşamı gibi toplumsal ve ekonomik etmenlerin genetik özelliklerle etkileşerek zekâ düzeyini belirlediği düşünülmektedir. Zekâ, nesneler arasındaki ilişkiyi kavrama, yeni durumlara uyabilme, soyut düşünebilme, sorunlara çözüm bulma yeteneği olarak da tanımlanır. Ancak gelişkin bir beyni olan canlılar düşünebilir ve insan beyni hayvan türleri içinde en gelişmiş olanıdır. Hiç eğitim görmemiş bir insan da zeki olabilir; zekâ birbirinden değişik insanlarda farklı biçimlerde kendini gösterir.
1850’lerde Herbert Spencer ve Sir Francis Galton’ın zekâ ile ilgili araştırmaları bu konuda sistemli çalışmaların başlamasına yol açtı. 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başlarında psikologlar kuşaktan kuşağa üstün zekâlı bireylerin yetiştiği aileleri incelediler, öğrencilerin derslerdeki başarısının ya da başarısızlığının nedenlerini araştırdılar. Fransız psikolog Alfred Binet 1905-11 arasında, Theodore Simon ile birlikte, değişik yaşlardaki çocukların zekâsını ölçmek için testler geliştirdi. Çocukların vücut yapısı, el yazısı ve kişisel özelliklerine ilişkin gözlemleriyle bu testleri zenginleştirdiler. Binet belirli bir yaş grubundaki çocukların becerilerini ve zihinsel yetkinliklerini saptayarak zekâ yaşı kavramını ortaya attı. Buna göre, örneğin takvim yaşı (kronolojik yaş) 10 olan bir çocuk test sonucu 11 yaşındaki bir çocuğun başarısını göstermişse, zekâ yaşı 11 olarak değerlendiriliyordu. Bunun tersi ise, takvim yaşı 10 olan bir çocuğun ancak 7-8 yaşındaki bir çocuğun başarısını göstermesiydi.
Zekâ yaşı, farklı takvim yaşındaki çocukların zekâlarını ve yeteneklerini karşılaştırmada sağlıklı bir ölçüt olmadığından, daha sonra zekâ yaşının takvim yaşına bölünerek 100 ile çarpılmasından elde edilen zekâ katsayısı (IQ) kullanılmaya başlandı. IQ, İngilizce intelligence (zekâ) ve quotient (bölüm) sözcüklerinin başharflerinden oluşur. Buna göre, yaşı ne olursa olsun, ortalama zekâlı bir çocuğun IQ ’su 100 olarak kabul edilmiştir. 130’un üstünde puan alanlar üstün zekâlı, 70’in altındakiler ise geri zekâlı olarak nitelendirilir.
Zekâ konusunda uzun dönemli tahminlerde bulunmak güçtür. Çocukluk döneminde uygulanan zekâ testlerinin sonuçlarına bakarak kişinin ileride başarılı bir insan olacağına ilişkin kesin bir şey söylemek olası değildir. Daha sonraki yıllarda çevre koşullarının yanı sıra, psikolojik etkiler ve bazı bilinmeyen nedenler başarı yönündeki gelişmeyi engelleyebilir. Zekânın çevre ve kalıtımla ilişkisini saptamanın bir yolu, birbirinden uzakta olup farklı çevrelerde yetişen tek yumurta .ikizleri üzerinde inceleme yapmaktır. Ne var ki, kalıtımla aktarılan bütün özellikleri özdeş olan bu çocukların birbirinden ayrı yetişmesi ender rastlanan olaylardandır.
Günümüzde çağdaş eğitimin yönlendirilmesinde yararlı olduğuna inanılan zekâ testleri, öğrenim kurumlarında genellikle sınav gibi uygulanmakta, öğrencilerin ders ve meslek seçimlerinde yol gösterici olmaktadır. Bir grup öğrenciden, belirli bir süre içinde bir dizi soruya yanıt vermeleri istenen bu testlerde, sorular büyük ölçüde bazı sözcüklerin anlamını, sayı dizileri arasındaki ilişkiyi, şekiller arasındaki bağlantıyı bulabilmeyi içerir. Öğrencilerin toplumsal ve ekonomik durumunun, öğrenim olanaklarının ve testin uygulandığı koşulların sonuçlan etkilediği düşünülerek, son zamanlarda kültürel yapıdan etkilenmeyecek ve bireyin doğuştan gelen yeteneklerini doğruya en yakın biçimde yansıtacak testlerin geliştirilmesine çalışılmaktadır. Zekâ testlerinin sonucuna bakarak bir çocuk hakkında hemen karar vermek sakıncalıdır. Zihinsel gelişme ile ilgili sağlıklı bir sonuç ancak uzman kişilerce belirli tarihlerde uygulanan, güvenilirliği kanıtlanmış zekâ testleriyle elde edilir.
Hayvanların zekâdan kaynaklandığı sanılan bazı davranışları içgüdüseldir. Ancak gelişmiş bir beyni olan bazı hayvanlar öğrenme yeteneğine sahiptir ve öğrendikleri davranışlarla güç durumların üstesinden gelmeyi başarırlar. Bu da zekâ belirtisidir.