Afrika müziği
Afrika müziği, Afrika'da son derece çeşitli olan müzik kültürleri kabaca ikiye ayrılabilir. Kuzey Afrika müzikleri; Sahra-altı müzikleri ya da başka bir deyişle Büyük Sahra'nın güne yinde kalan müzikler. Bu maddede Afrika müziği adı altında incelenen müzikler, aslında yalnızca Büyük Sahra'nın altındaki kesimde yaşayan halkların geleneksel müziğidir. Çünkü Kuzey Afrika kültürü temelde, İslam ya da Arap niteliklidir. Sahra-altı halkların çeşitliliği, hem konuşulan dillerin sayısına (yaklaşık 800 - 1 000), hem de yeşeren müzik geleneklerinin büyük çeşitliliğine yansımıştır. Neyse ki, bu geleneklerin birçok ortak özellikleri bulunması, genel terimlerle ele alınmalarına olanak sağlar.
Bütün kıtalar içinde en çeşitli davulun bulunduğu yer, büyük bir olasılıkla Afrika'dır; bununla birlikte Afrika'da davulun yanı sıra her çeşit çalgı kullanılır. Ama bu çalgılar, açıkça Afrika niteliği taşırlar; kıtaya özgüdürler. Davullardan en niteleyici biçimde Afrika'ya özgü olanlar, "konuşan davullar" diye adlandırılan davullardır; çünkü Afrika dillerinin vurgusal (tonal) yükselip alçalışını ve ritimlerini yaratabilirler. Müzik potansiyallerini sonuna kadar kullanırlar. Batı Afrika'daki "kum saati davulu", en çok yönlü "konuşan davuldur. iki baş bölümü arasındaki kaplamanın sıkıştırılmasıyla, bir oktavdan fazla değişkenlik gösteren perdeler elde edilir. Yarık davul, içi boş bir ağaç kütüğüdür; üstündeki boylamasına bir yarığın her iki yanına vurularak, iki ayrı ton elde edilir.
Pek çok sayıda çıngırak arasında, boncuklu bir ağ içine konmuş saplı bir sukabağından yapılan Batı Afrika ağ çıngırağının başka yerde örneği yoktur. Nijerya'daki Yoruba "şekere"sinin çevresinde de sıkı bir ağ vardır; Sierra Leone'deki gevşek Mende "şegbule"'siyse, çalgıcı tarafından gergin tutulur. Dış boncuklar sayesinde, ağ çıngırağının bu iki değişik biçimindede ritimler eksiksiz çalınabilir.
Afrika'da çok yaygın olan ksilofonlar temelde iki tipe ayrılır. Batı Afrika'da yaygın Mandelerin ve Lobilerin, Kamerun'da yaşayan Fangların ve Mozambik'te yaşayan Çopilerin çaldıkları çerçeveli ksilofonlarda, her klavyenin altına asılmış balkabağı rezonatörleri bulunur. Uganda'da çalınan Ganda amadindası gibi gevşekklavyeli ksilofonlarsa, kullanıldıkları zaman, klavyeler iki muz sapı üstüne serilir.
Ksilofon kadar yaygın olan ve yalnızca Afrika kültürü ile Afrika kökenli kültürlere özgü bir çalgı da, bir tahta ya da kutu üstüne monte edilmiş ve her birinin bir ucu başparmaklarla ya da başparmaklar ve işaret parmaklarıyla çalınması için serbest bırakılmış yassı demir şeritlerden oluşan mbira'dır.
Afrika'nın her yerinde rastlanan yaylı çalgıların en basit olanı, bir balkabağıyla ya da çalgıcının ağzıyla re-zone edilen müzikli yaydır. Kanunu andıran çalgılara ve arplara, Doğu Afrika ve Orta Afrika'da oldukça sık rastlanır; yarıküre ya da dikdörtgen biçiminde bir gövdesi ile yayların bağlı olduğu bir sürgüye uzanan iki kolu bulunan lirse, Etyopya ve Uganda'da çalınır.
Batı Afrika'da en sık rastlanan telli çalgı ya iki-beş telli ve tekne biçiminde ya da kavisli bir telle çalınan yarı küre biçiminde olan, deri kaplı lavtadır.
Afrika'ya özgü olan telli üç çalgı vardır: Köprü arp (ya da arp lavta), arp kanun, yay lavta. Köprü arpın en iyi bilinen biçimi, Batı Afrika'da yaşayan 21 telli kora'dır. Çalarken, çalana dönük tutulur; çalgıcı, yüksek köprünün her iki yanındaki çentiklere monte edilmiş iki tel düzlemini çalar. En yaygın biçimi Kamerun'da yaşayan Fangların çaldıkları mvetolan arp kanunun da uzun, tüp biçiminde gövdesinin ortasına monte edilmiş çentikli bir köprüsü vardır. En iyi örneği Bambaraların çaldıkları ndangolan yay lavtalarsa, telleri çekilerek (çimdiklenerek) çalınır ve her telin kendine ayrılmış kavisli bir boynu vardır.
Afrika'da lavta dışında, her tür flüte rastlanır. Doğu Afrika, Orta Afrika ve Güney Afrika'da, çalgıcı toplulukları, tek-notalı dikey kavalları topluca çalarlar; karmaşık bir çokseslilik dokusu yaratmak için, tek tek her kişi tek bir notayla müziğe katkıda bulunur. Afrika'daki çeşitli karmaşık çalgılar arasında en iyi bilineni, Nijerya'daki Hausaların çaldıkları "algaita" adı verilen, kısa koni biçiminde, delikli ikili kamıştır. Afrika boruları arasında, Hausa soylularının çaldıkları, kataki denilen düz teneke borazan ünlüysede en tipik Afrika boruları, hayvan boynuzlarından, fildişinden ya da içi boşaltılmış tahtadan yapılırlar ve tıpkı tek notalı dikey kavallar gibi, topluluk halinde (ve aynı biçimde) çalınırlar.
Afrika'da müzik
Afrika'da müzik, günlük etkinliklerle içiçe geçmiştir. İnsan sesi müziği, çalgı "müziği" ve dans çoğunlukla birbirinden ayrılamaz ve bir dinleyici kitlesi önünde hüner göstermekten çok, katılıma dayanır. Profesyonel çalgıcıların ortaya çıkmış olduğu ya da çalgıcı ile dinleyici kitlesinin ayrıldığı geleneklerde bile, dinleyiciler çoğunlukla, beğendiklerini göstermek için dans ederler. Afrika'da bir müzikçinin işlevi ve toplum içindeki yeri, bölgeden bölgeye büyük değişkenlik gösterir ve bir ölçüde, içinde bulunduğu topluluğun toplumsal ve siyasal yapısı tarafından belirlenir. Küçük siyasal birimler halinde örgütlenmiş ve genel olarak avcılık, çobanlık ya da çiftçilik benzeri etkinlikleri sürdüren bireylerden oluşan eşitlikçi toplumlarda, müzikçinin özel bir konumu yoktur. Ancak, özellikle yetenekli çalgıcılar ya da vokal topluluklarını yönetmekte usta kişiler, yetenekleriyle tanınırlar ve her türlü müzik olayında yer almaları için davet edilirler.
Siyasal açıdan yüksek düzeyde örgütlenmiş, bir zamanlar krallık saraylarının görkemini yaşamış ve zanaatlarda uzmanlaşmanın geliştiği topluluklarda, müzikçinin işlevi daha kesin biçimde tanımlanmıştır ve belirgindir. Sözgelimi, Batı Afrika ovalarında, karmaşık aşamasıralarına göre örgütlenmiş topluluklar ile X. ve XX. yy'lar arasındaki büyük imparatorluklar birarada gelişmişlerdir ve hem müzikçilik, hem de söylevcilik, tarihsel anlatılar ve üsluplu övgü gibi müzikle ilintili beceriler, soydan geçme bir mesleğe dönüşmüştür.
Afrika müzikleri
Günümüzde de, bu imparatorlukların kalıntısı olan topluluklarda, müziğe ve müziğe ilişkin etkinliklere hala belirli ailelerin tekelinde gözüyle bakılır. Bu toplumlardaki, "griot" adı verilen günümüzün müzikçileri, artık kralların sarayında çalıp söylememekle birlikte, gene de, anısal şarkılarıyla tarihsel bilinci canlı tutarak, daha çok zengin ve etkili kişilere yönelmiş durumdadırlar. İşlevleri önemlidir. Konumları da dünyanın her yanındaki profesyonel müzikçilerinkine benzer bir konumdur. Bu müzikçiler, bilgileri ve yetenekleri sayesinde büyük saygı görürler; törenlerdeki ve kutlamalardaki işlevleriyle önemlidirler. Aynı zamanda da, müzik mesleği üyelerine, çeşitli ayrıcalıkların yanı sıra, eleştiride ya da ahlaksal yargıda bulunma hakkı da tanımıştır.
Günümüzde dünyanın her yanında olduğu gibi, Afrika'daki müzisyenlerin canlı yorumlamaları da, transistörlü radyolar,1 teypler, vb. kayıtlı ses kaynaklarının tehdidindedir. Gene de Afrika müziğinin büyük bölümünün katılımcı yapısı ve dansla yakın ilişkisi, birçok durumda, canlı yorumcuların varlıklarını sürdürmelerini güvence altına almaktadır.
Bu durumlarda çalınan müzik kabaca, günlük müzik ve kutlama müziği diye ikiye ayrılabilir. Günlük müzik, her tür çocuk şarkısı ile oyun müziğini, ninnileri, sıkıcı işlere eşlik eden ya da çalışanların aynı tempoyla çalışmalarını sağlamaya yarayan şarkıları, kişisel haz olayı için çalınıp söylenen şarkıları ve toplumsal danslar ya da gezginci toplulukların sahneledikleri sahne oyunları gibi, öncelikle kitlelerin eğlenmesi için yapılmış birçok müzik türünü içerir. Kutlama müziğiyse, insanların yaşam çevrimi içindeki doğum, yetişkinliğe geçiş, düğün, cenaze gibi özel olaylara, özel ulusal, dinsel ve tarımsal olaylara yakından bağlıdır. Afrika'nın ayrıntılı ve görkemli maskeli dansları da, genellikle bu tür kutlamalar sırasında yapılır.
Bazı topluluklardaki farklı bir kutlama müziği kategorisi, olaylardan çok, belli bireylere bağlıdır. Kutlama yalnızca, çoğunlukla bir profesyonel olan ve belli bir sanat koruyucu kişi için anma ve övgü şarkıları söyleyen müzikçi tarafından gerçekleştirilir. Bu övgü şarkıları, hem geçmişteki, hem de günümüzdeki çeşitli önderler ve kahramanların büyüklük savlarını doğrulama işlevi görür. Aşamasırasına dayalı toplumlarda bu şarkı türü, önderler ile halk arasındaki gerekli uyumu kurup sürdürdüğü için, günümüzde de önemlidir.
Tarihsel şarkılar ile uzantıları olan epik anlatı da, övgü şarkısına yakındır. Her iki türe de Afrika'nın çeşitli bölgelerinde sık sık rastlanır ve her ikisinde de müzik eşliğinde öykü anlatılır. Öykünün uygun yerlerine, belli sahneleri belirleyen şarkılar konur. Bu türün halk arasındaki bir çeşidiyse, içeriğinin mutlaka doğru olması gerekmeyen, ama genellikle bilinen bir masalı ya da başka bir eğlendirici öyküyü içeren şarkılı öyküdür.
İster günlük müzik, ister kutlama müziği olsun, Afrika müziklerinin tümü, güçlü bir toplumsallaştırma işlevi görürler. Öfkeler ve kıskançlıklar genellikle doğaçtan söylenen, imalı şarkı metinleriyle dışarı vurulur ve yöneltildikleri kişinin duyma uzaklığında söylenirlerse, istenen sonuç elde edilir. Çalışanların belirli bir tempoya uymalarını sağlayan şarkılar, verimliliği desteklerler ve bir topluluk dayanışması duygusuna katkıda bulunurlar. Krallıkla ya da önderlikle özdeşleştirilmiş müzik ve çalgılar, saygı uyandırır. Hatta bazı toplumlar, krallık çalgılarına, kralın iktidarının odak noktası gözüyle bakmışlardır: Krallık çalgılarının düşman dine geçmesi krallığın sonu olurdu.
Not: Nauga Kongo arpı, üstüne bir deri gerilmiş içi boş bir kütüktür. Telleri, dikey çubuğa bağlı olan mandalların çevrilmesiyle akort edilir. Tellerin çimdikleyerek çalınmasıyla vızıldayan bir müzik elde edilir.
Bir Nijerya "konuşan davul"unun, birbirine sırımlarla bağlı deri kaplı iki başı vardır. Davulun orta bölümü sıkıldığı zaman, sırım derileri sıkıştırır ve davulun perdesini değiştirir. Konuşan davulun ustaları, bir Afrika dilinin bütün vurgulama (ton) kalıplarını taklit edebilirler.
Kuzey Nijerya'da duma, obodo , gangi, goge, santo, sareva ve gümüş flüt çalan, Hausalardan bir müzik topluluğu, Duma, içi boş sukabağından yapılan ve üstüne bir deri gerilen küre biçiminde bir davuldur. Çalgıcı davulu bir elle ve hafifçe eğri bir çubukla çalar. Obodo, geniş bir ton yelpazesi olan bir "konuşan davul"dur. Dar, eğri bir çubukla çalınır. Gangi, sukabağından yapılmış bir davuldur. Çalgıcı bu davulu göğsüne bastırır ve iki çubukla çalar. Goge, yayla çalınan lavta tipi bir çalgıdır. Gövdesi inek derisiyle birbirine tutturulan çeşitli boylarda sukabaklarından yapılır. Çalındığı zaman, vızıltılı bir ses çıkar. Sareva, bambudan ve inek boynuzundan yapılmış bir flüttür. Gümüş flütün, kampanasından sarkan bir zinciri vardır; zincir, rezonansı etkiler.