Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Ağaç

  • Okunma : 918
Ağaç Resim

Ağaç, Boylu ve odunsu kara bitkilerinin genel adı. Bir ağaç genellikle, tek odunsu gövdesiyle olgunlaştığında boyu en az 6-8 m'yi bulan dik duran bir bitki olarak tanımlanır. Bununla birlikte çevre koşullarına ve yaşa bağlı olarak, bazı ağaç türlerinde ağaççık ve sarılgan bitki özelliklerinde büyüme biçimleri gözlenebilir. Çok büyük boyutlarda büyüyebildikleri ve uzun yıllar yaşayabildikleri için, çevre sistemine egemendirler. Sözgelimi, sekoya (Sequoia Sempervivens), herhangi bir ağaç türünün ulaşamayacağı yüksekliktedir (112 m); dev sekoyanın (Seguoiadendron giganteum) gövde çapı 9 m'yi bulabilir. Boy olarak daha kısa olmasına karşılık, Higori çamı (Pinus aristata), bilinen en uzun ömürlü ağaçtır; birçok uzun ömürlü ağacın yaşı 100-250 yıl arasında değişirken, Higori çamı 4 600 yıl yaşar.

Ağaç Çeşitleri

Ağaçlar çeşitli yollarla sınıflandırılabilir; ama en kaba biçimiyle, üretken yapıları temel alınarak iki büyük öbeğe ayrılırlar: Açıktohumlular; kapalıtohumlular. Tohumları az ya da çok açık pulcuklar üstünde duran açıktohumlular daha ilkel bir öbektir; çevreye saçılan tohumları çoğunlukla kozalak biçiminde bir araya gelmiştir. Çam (Pinus), köknar (Abies), ladin (Picea), vb. çok iyi bilinen ağaç cinslerini içeren açıktohumlular öbeği, kozalaklılar, yapraklarını dökmeyenler, iğne yapraklılar, yumuşak odunlu ağaçlar diye de adlandırılırlarsa da, bu yanlış adlandırma, yanılgılara yol açabilir. Söz gelimi, Sago palmiyeleri de denilen sikalar (Cycas, Zamia) açıktohumlular içinde sınıflandırılırlar, ama kozalak benzeri üretken yapıları bulunmasına karşın, bunlar gerçek kozalak olmadığından, kozalaklı bitki sayılamazlar. Bazı açıktohumlularda, sözgelimi ginkgoda (Ginkgo biloba), iğne yapraklar yerine geniş yapraklar vardır. Bazı açıktohumlu bitkiler yapraklarını dökerler. Aynı biçimde bazı açıktohumluların son derece sert odunsu gövdeleri vardır.

 

Kapalıtohumlular öbeği, çok daha fazla evrimleşmiş kara bitkilerini içerir. Kapalıtohumluların çiçekleri, yumurtalık işlevi gören bir meyve içinde kapalı duran tohumlarını çevreye yayarlar. Başlıca kapalıtohumlular arasında meşe (Quercus), kayın (Fagus), kavak (Populus), huş (Betula), kiraz (Prunus), laleağaç (Liriodendron), karağaç (Ulmus), dişbudak (Fraxinus) ve akça ağaç (Acer) cinsleri sayılabilir. Kapalıtohumlu ağaçlar, kış mevsiminde yapraklarını döken sert odunlu ağaçlar diye tanımlanırlarsa da, bu tanımlama da yanlıştır: Bazı kapalıtohumlular, sözgelimi Okaliptüs cinsinde yer alan birçok tür, kışın yapraklarını dökmezler; bazı çiçek açan kapalıtohumluların, odunları oldukça yumuşaktır.

Ağaçların bilimsel olarak sınıflandırılması türler, cinsler ve aileler arasındaki ilişki evrimsel temeline dayandırılmasının yanı sıra, yukarda betimlenen üretken yapı özelliklerine de bağlıdır; meyve, tomurcuk ve kabuk özelliklerinden de, ağaç kimliğinin tanımlanmasında yararlanılır.

 

Ağaçların İşlevi

Ağaçlar yapıları bakımından dört ana parçaya ayrılırlar: Dal ve dalcıklar da dahil gövde; yapraklar; kökler; üretken yapılar.

Gövde: Gövde ağacın dik durmasına yarar; su ve besleyici maddelerin yukarı doğru, karbonhidrat hareketinin de aşağı doğru ulaştırılmasını yönetir. Aslında, gövdenin çok az bir bölümü canlı hücre öğeleri içerir. Gövde öğeleri, kesiti merkeze doğru olan bir düzlemde sıralanırlar. En dıştaki kabuk, genellikle ölü hücrelerden oluşur ve gövdenin canlı hücrelerini korur. En içteki soymuk, gövde ve kök sisteminin her yerine çeşitli organik maddeleri ulaştıran canlı hücrelerden oluşmuştur. Kabuk ile soymuk arasında, kendi kendilerine üreyebilen bölünür dokuların ya da farklılaşmamış hücrelerin oluşturdukları ince bir büyüyebilen tabaka, dışarı doğru yer alır. Büyütken doku denilen bu tabaka, dışarı doğru soymuk dokuları ve içeri doğru ksilemleri üretir. Ksilemler farklılaşarak, besisuyu ve odun kalbini oluştururlar. Büyütken dokunun yanında yer alan besisuyu, öncelikle su ve besleyici maddeleri gövde içinden ağaçtacına ya da gövdenin en yüksek kesimlerine, dallara ve yapraklara taşımakta kullanılan ölü hücrelerden oluşur; yaşlı ağaçların iç kabuklarındaki odun kalbini, içlerinde çeşitli organik ve inorganik kimyasal birikintilerin bulunduğu ölü hücreler oluşturur.

Yapraklar: Yapraklar birçok ağacın besin üretim yerleridir. Yeşil renkte olmalarını klorifil sağlar. Yapraklar biçim ve boyut olarak, geniş bileşik yapılardan (cevizde ve karyada olduğu gibi), ince pullara (ardıçta olduğu gibi) kadar büyük çeşitlilik gösterirler. Ömürleri de bir yıldan, bazı türlerde yirmi yıla kadar değişir. Işılbireşim içinde karbonhidrat üretiminde kullanılan gaz olan karbondioksitin (C02) özümlenmesi ile kök sisteminden ağaç tacına su akışını koruyan önemli bir süreç olan terleme (su buharı yitimi) gibi gaz alışverişleri, yapraklarlayapılır. Söz konusu gaz alışverişlerinin gerçekleştirildikleri en önemli yer, yaprakların üstlerindeki gözeneklerdir. Birçok ağaç türünde, gözeneklerin büyüklükleri büyük bir duyarlılıkla denetlenmekte, böylece, bitki içinde nemin azaldığı dönemlerde su yitimi azaltılabilmektedir. Bazı yaprakların yüzeylerindeki mumsu tabaka, genelde nem yitiminin azaltılmasına uyumun örneklerinden biridir.

Kökler: Kök sistemi bir ya da çok sayıda geniş odunsu kökler ile oldukça yoğun ince kök ağından oluşur. Geniş kökler ağacın tutunmasını sağlarken, ince kökler topraktan su ve besin maddelerinin özümlenmesi gibi yaşamsal bir işlevi yerine getirirler. İnce kökler sisteminin özümlediği su, kaba köklerden, gövdeden ve dallardan geçerek yapraklara ulaşır. İnce kök sisteminde genellikle hem küçük, odunsu olmayan kökler, hem de mikorizalar yer alır. Mikorizalar mantarların ortak yaşadıkları kök kıllarını içeren karmaşık yapılardır. Bu yapılar ağacın kök sisteminin özümleme yeteneğini önemli oranda artırırlar; bu arada mantarlar da, ağacın ürettiği karbonhidratları ve karmaşık organik molekülleri alırlar. Kızılağaç (Alnus) cinsi üyeleri gibi bazı ağaçlar ile bazı baklagillerin köklerinde yaşayan ortakyaşar azot tutucu bakteriler, konuk bitkiye kullanacağı azot bileşimlerini sağlarlar; bunun karşılığında ağaçtan beslenirler. Ağacın kök sisteminin özümleyici bölümü, toprağın besinlerini ve nemini değerlendirebilmek için, yüksek oranda bir çevrimi (büyüme ve ölme) yaşamalıdır; bu nedenle de köklerin korunması için daha çok ışılbireşim gerekir.

Üretken yapılar: Açıktohumluların çoğunda tohumu, kozalak benzeri strobiller taşır. Erkek ya da çiçektozu üreticisi ve dişi ya da tohum tomurcuğu yapan strobiller, aynı ağacın farklı dallarında doğarlar. Kapalıtohumlu ağaçlarda, çiçek yumurtalığı tozlanma ve döllenme sonunda tohum haline gelen tohum tomurcukları içerir. Gelişmiş çiçeklerde erkek ve dişi parçaların her ikisi, gelişmemiş çiçeklerdeyse erkek ve dişi parçalardan yalnızca biri vardır. Bireşeyli de denilen, erkek ve dişi parçaların aynı bitki üstünde yer aldığı birçok ağaç (kayınlar, vb.) vardır. Söğütler (Salix) cinsi gibi ikieşeyli ağaçların erkek ve dişi çiçekleri, farklı bireylerdedir.

Not: Bir ağaç gövdesinin kesiti, ağacın bir merkez çevresinde yer alan çok sayıda tabakadan oluştuğunu ortaya koyar. Dış kabuk
ölü hücrelerden oluşmuştur; ağacın iç tabakalarını korur. Soymuk, yapraklardan gelen besin maddelerini ağacın geri kalan bölümlerine ulaştırır. Büyütken doku hücreleri, soymuk doku üretmek için bölünürler. Besisuyu, canlı ve ölü hücrelerin bir karışımıdır: suyu ve besleyici maddeleri ağacın üstlerine taşır. Odun kalbi ölü hücrelerden oluşmuştur; ağaca güç katar.

Ilıman bölgelerdeki yapraklarını döken ağaçlar, geniş ölçüde sıcaklığa ve günün uzunluğuna bağlı yıllık bir büyüme çevrimi geçirirler. İlkbaharda tomurcuklardan yapraklar çıkar ve ışılbireşim başlar; sürgünler uzar. Tomurcuk pulları bir dizi iz bırakarak düşer. Bol güneşli yaz boyunca yapraklar ışılbireşimi sürdürürler. Sonbaharda klorofil azalması ve daha başka bazı boyarmaddelerin varlığı, yapraklarda renk değişmesine yol açar . Yaprak tabanında bir absisyon bölgesi oluşur ve yaprağın düşmesine neden olur. Tomurcuklar, bir ölçüde oluşmuş yaprakları kış uykusu boyunca korurlar. Bir kış sürgününde yeni oluşan uç tomurcuklar, yan tomurcuklar ,yaprak düşme izi, çiçek düşme izi, ve bir önceki yılın uç tomurcuğunun tomurcuk pulu düşme izi görülmektedir.

Açıktohumlu ağaçlar, bir yumurtalık içinde kapalı durmayan tohumlar üretirler. Norveç ladininin erkek kozalakları, çiçektozu tanelerini her bir kozalak pulu altındaki iki keseden boşaltır. Dişi kozalakların pul başına iki döllenmemiş yumurtası vardır. Bir çiçektozu tanesinin bir dişi kozalak üstüne yatmasından sonra, tohum çekirdeği bir çiçektozu borusunu büyütür ve bir tohum oluşturmak için bir yumurtayla kaynaşır. Olgunlaştığında dişi kozalak daldan aşağı doğru asılı durur ve rüzgar tarafından dağıtılacak her pulun üstünde kanatlı tohumlar oluşturur. Uygun bir yerde tohum sürgünü ya da cücüğü çimlenir ve ladin fidesine dönüşür.

AĞAÇLARDA BÜYÜME VE GELİŞME

Bir ağacın büyümesi, büyütken dokunun bölünür dokularındaki, dal ve kök uçlarındaki hücrelerin bölünmesiyle gerçekleşir. Büyütken doku hücrelerinin bölünmesi, ağaç çapında artışla sonuçlanır. Gövdede yer alan ksilem hücreleri, ılıman bölgelerde yaşayan ağaç gövdelerinin çoğunun kesitinde gözle görülür yıllık halkalar üreten ince duvarlı ilkbahar odununda ve kalın duvarlı yaz odununda genellikle farklılaşır. Ağaç tacıyla ilişkideki sürgendokular, dalların uzamasını sağlar ve ağacın yüksekliğinin artmasına neden olurlar. Ağaçlar yalnızca bu büyüme uçlarından uzarlar. Bu nedenle, dalların çatalları gibi ağaç üstündeki bir nokta, toprak yüzeyine göre hep aynı yükseklikte kalır.

Bir ağacın yaşam çevrimi, rüzglar ve hayvanlar tarafından dağıtılacak tohumların gelişmesiyle başlar. Tohum çimlenmeye ya da büyümeye başladığında, fide haline dönüşür. Ağaçlar, gelişme evresinde çevre koşullarından oldukça zarar görebilirler. Doğal olarak, birçok ağaç fidesi, bu gelişme evresinde hayvanlar tarafından yenir; aşırı sıcak ya da kuraklık yüzünden yok olur. Yaşamlarını sürdürmeyi başaran ve büyüyen ağaçlar, genellikle ancak 10-30 yıl sonra tohum üretebilirler.

Ağaçlar, bölünür dokuları ağaç yaşamını ayakta tutmaya başladıktan sonra, nerdeyse potansiyel olarak ölümsüzdürler. Bu durumda ölüm, çoğunlukla yangın, rüzgar, yıldırım, kuraklık ya da insanın kesmesi gibi bazı çevre kökenli nedenlerle ya da hastalık ve böcek saldırısı gibi biyolojik nedenlerle olur.

Bir ağaç yaşlandıkça, doğrudan ya da dolaylı ölümüne yol açan kabuk bitleri ya da mantar kökenli kök çürümesi gibi böcek saldırılarına ya da mantar hastalıklarına karşı daha da duyarlılaşır. Birçok ağaç, çeşitli nedenler yüzünden ölür. Dışardan gelen, böcek ya da hastalıklar, oldukça yüksek oranlarda ağaç ölümlerine yol açarlar. Ayrıca asit yağmurları biçimindeki çevre kirlenmesi de ağaçları zayıflatıp ölmelerine neden olur. 

ÇEVRE VE DAĞILIM:
Nem, sıcaklık ve beslenme koşulları, ağaç türlerinin yerleşme ve büyümelerini etkileyen en önemli çevre öğeleridir. Ormanlar yaygın olarak dünyanın ılıman ve tropikal bölgelerinde yer alırlar ve bu bölgelerdeki uygun yağış ve sıcaklık rejimlerinin bir yansımasıdırlar). Dünyada en yaygın iki orman oluşumundan biri, kozalaklı, yapraklarını dökmeyen ağaçlardan oluşan taygadır; kutup ve askutup bölgelerini kaplar. İkincisi de mevsimlere bağlı olarak dönem dönem kuraklıklar yaşayan ılıman bölgelerdeki savanalarda ağır basan çam-ardıç ormanlarıdır. Afrika, Güney Amerika, Orta Amerika ve Güneydoğu Asya, bir ölçüde tarım nedeniyle hızla yok olma süreci yaşayan yoğun tropikal yağmur ormanlarıyla kaplıdır.

Ağaç türleri çeşitli çevre koşullarına katlanabilirler. Çok yavaş büyüyen ağaçlar boy olarak daha küçüktürler; soğuk ve kurak bölgelerde daha yaygındırlar. Düşük ısı, büyümelerini önler. Nem baskısı da, yaygın bir biçimde orman sınırı bölgelerini andıran oluşumlara yolaçarak ağaç büyümesini sınırlar; otlak ve çöl yakınlarındaki bitki topluluğu bu durumun en güzel örnekleridir. Ağaçlar arasındaki çevresel farklılıklar, orman oluşumunun görünümünde de farklılık yaratır.

ÖNEM:
Ağaçlar insanoğluna sağladıkları birçok ürün ve rahatlık açısından oldukça değerlidirler. Ayrıca, birçok ağaç başlıca besin kaynaklarındandır (meyveler). Şeker bile, köken olarak bazı ağaçların besisularından elde edilir. Odun, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, ısınma ve yemek pişirme konusunda başlıca yakıt kaynağıdır. Odundan elde edilen gereçler içinde en önemlileri, kereste, kontrplak ve suntadır. Odun ayrıca, kağıt hamuru ve kağıt üretimindeki başlıca lif kaynağıdır. Bunun yanı sıra ağaçlar, birçok kimyasal maddenin birincil ya da ikincil kaynaklarıdır. Yapay ipek gibi bazı lifler, odun hamurundan elde edilirler. Bazı ağaç türlerinin kabukları başlıca tanen kaynağıdır.

Ağaçların daha sayılamayacak kadar çok yararları vardır. Toprağı aşınmaya karşı korurlar ve yüksek nitelikli su sağlanmasının korunmasına yardımcı olurlar. Ağaçların kök sistemleri, toprağın dengesine en büyük katkıyı sağlar. Yaşayan ağaçlar, oldukça değerli yabanıl yaşam ortamları yaratırlar. Ölü ağaçların ayakta kalan gövdeleri bile birçok hayvana barınak olur. Devrilmiş ağaçlar da, besin maddelerinin korunmasında ve çevriminde çok önemlidirler; toprak aşınmasını azaltırlar; yabanıl yaşam ortamı oluştururlar; başka bitkilerin yetişmesine yardımcı ortamlar yaratırlar. Ağaçlar tarım alanlarında koruyucu çitler, kent alanlarında güzel görünümlü ve etkin engeller oluştururlar; aynı zamanda da, doğal ya da yapay birçok görünüme, estetik olarak katkıda bulunurlar.

Ağaç Resimleri