ALANYA
Antalya ilinde aynı adlı ilçenin merkezi olan Alanya, Akdeniz kıyılarına kadar inen ormanların, mandalina ve portakal bahçelerinin kuşattığı güzel bir kıyı kentidir. Antalya Körfezi’nin doğu kıyısında Korakesion adıyla kurulmuş olan kent İÖ 2. yüzyılda Doğu Akdeniz korsanlarının barınağıydı. Bugün doğal plajları, çok uzun süren deniz mevsimi ve ilkçağlardan günümüze kadar ulaşmış tarihsel yapılarıyla Akdeniz kıyılarının en gelişmiş turizm merkezlerinden biridir. 1985 sayımına göre 28.733 olan kent nüfusu yaz aylarında üç, dört katına çıkar.
İÖ 65’te korsanlardan alınarak Roma İmparatorluğu’na bağlanan Korakesion, BizanslIlar zamanında Kalonoros (“güzel dağ”) adıyla anıldı. 1223’te I. Alaeddin Keykubad tarafından Selçuklular’a bağlanınca da Alaiye adını aldı. Alaeddin Keykubad Selçuklu donanmasının deniz üssü olarak kullanılan bu kentte büyük bir tersane ve kale yaptırdı. Selçuklular’ın dağılmasından sonra Karamanoğullan’nın eline geçen Alanya 1471’de Osmanlı topraklarına katıldı.
Alanya’nın en eski ve görkemli yapılarından biri olan Alanya Kalesi ilk kez korsanlarca yaptırılmış, ama sonradan kenti ele geçiren Romalılar tarafından yıktırılmıştı. Bugünkü kale Selçuklular’dan kalmadır ve 1225’te Alaeddin Keykubad’ın isteği üzerine eski kalenin yıkıntılarıyla yeniden yaptırılmıştır. Tersanenin arkasındaki bir burunda denize doğru uzanan kalenin üç yanı denizlerle çevrilidir. Doğu ve kuzey surlarının birleştiği yerde, tersanenin güvenliğini sağlamak amacıyla yapılmış olan Kızıl Kule yer alır. 33 metre yüksekliğinde ve sekiz köşeli olan kulenin ilk iki katı kırmızı kesme taştan, üstteki üç katı kırmızı tuğladandır.
Alanya’nın ilgi çekici yerlerinden biri de Damlataş Mağarası’dır. Deniz düzeyinin altında kalan bu mağarada günümüzden yaklaşık 15-20 bin yıl önce oluşmuş sarkıt ve dikitler bulunur. Sıcaklığı yaz kış 22°C olan mağaranın, havasındaki karbon dioksit, yüksek nem ve radyoaktiflikle astım hastalığına iyi geldiğine inanılır.