Kaz
Kazlar akrabaları olan ördeklerden daha iri ve güçlü kuşlardır. Ayrıca boyunları da daha uzundur ve sesleri kornayı andırır. Ördekler kadar suya bağlı bir yaşam sürmezler. Dişi ve erkek birbirine benzerse de erkekler genellikle dişilerden iridir. Uca doğru incelen gagalarının dibi geniştir ve bazen bir kambur oluşturur. Gaga, başlıca besinleri olan otları koparmaya uyarlanmıştır. Bacakları ördek ve kuğununkilere göre gövdenin daha önünde yer aldığından, daha kolay yürürler.
Kazlar yaklaşan bir tehlikeyi hemen sezerek havalanırlar. Sürü halinde beslenirken içlerinden biri nöbet tutar ve bir tehlike sezer sezmez arkadaşlarını uyarır. Kazlar kızdıklarında boyun tüylerini kabartırlar. Erkeğin bir saldırganı kaçırdıktan sonra attığı zafer çığlıklarına eşi ve yavruları da katılır.
Kazlar tüm yaşamları boyunca tekeşlidir. Yere yaptıkları basit bir yuvaya dişi 3-12 tane, yüzeyi pütürlü, kirli beyaz renkli yumurta bırakır. Erkek yuvayı koruma işini üstlenirken dişi de kuluçkaya yatar. Yumurtadan yumuşak hav tüyleriyle kaplı olarak çıkan yavrular kendi başlarına beslenebilirse de ilk yazlarını erişkinlerin gözetiminde geçirirler. İyi uçucu olan kazlar genellikle yaşlı bir erkek kazın önderliğinde V biçiminde sürüler halinde uçarlar.
Kuzey yarıkürede yaşayan bu göçmen kuşlar büyük ölçüde Kuzey Kutup Bölgesi’nde yuva kurar, kış yaklaşırken güneye doğru yüzlerce kilometre sürecek yolculuklarına çıkarlar. Her kaz çifti yaşamları boyunca birbirinden ayrılmaz ve her yıl aynı üreme bölgesine döner.
Kazların 14 türü vardır. Türkiye’de çok bol bulunan boz kaz (Anser anser) aynı zamanda en yaygın biçimde yetiştirilen kaz soylarının da atasıdır. Avrasya’nın çeşitli bölgelerinde üreyen bu tür akarsu ve göl kıyılarından çok, karada dolaşarak çeşitli bitkisel besinleri yer. Gündüzleri ekin ve pirinç tarlalarında, yeni çıkmış ekinleri ya da bitki saplarını yerken görülebilir. Kanat telekleri siyah, kuyrukaltı beyaz, öbür bölümleri bozdur. Sakarca kaz (Anser albifrons) da Türkiye’de bol bulunur. Boz kaza benzeyen bu tür, gaga dibinin beyaz, karnının siyah lekeli olmasıyla ayırt edilebilir.
Kaz Türleri
Oldukça kuzeyde üreyen kaz türlerinden biri olan kar kazı (Anser caerulescens) , kış yaklaşırken Kuzey Kutup Bölgesi ve yakınlarından Japonya’ya ve ABD’nin doğu kıyılarına doğru göç eder.
Kanada kazı (Branta canadensis) Atlas Okyanusu’nun her iki yakasında da bulunur. Doğal olarak Kuzey Amerika’nın kuzey kesimlerinde ürer. Ama 17. yüzyıldan başlayarak İngiltere başta olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerine de götürülmüştür. Av hayvanı olarak tanınmasının yanı sıra kent parkları ve göletlerin alışılmış sakinleri arasına girmiştir.
Avustralya’nın güneyi ve güneybatısında yaşayan Barren Burnu kazı (Cereopsis novaehollandae) alışılmadık ölçüde kalın gagalı ve uzun bacaklı bir türdür. Afrika’da, Sahra Çölü’nün güneyinde kalan bölgelerde ve Nil vadisinde yaşayan Mısır kazı (Alopochen aegyptiaca) ve Güney Amerika’da Amazon ile Orinoco ırmaklarının havzalarında yaşayan Orinoco kazı (Neocher jubata) tanınmış tropik bölge türleridir.
Evcil Kazlar
Eski Mısırlılar duvarlarını, günümüzde az rastlanan bir tür olan ala kazın (Branta ruficollis) resimleriyle süslemişlerdi. Ala kaz Eski Mısırlılar tarafından büyük bir olasılıkla ev hayvanı olarak besleniyordu. Boz kaz ise eldeki kanıtlara göre en azından 4.000 yıl önce evcilleştirilmiştir. Eski Yunanlılar da yabanıl boz kazları evcilleştirerek ev hayvanı olarak ve ticaret amacıyla kullanmışlardı. Romalılar ise bu kazları özenle yetiştirmiş, yabanıl atalarından daha fazla yumurtlayan beyaz tüylü evcil soylar elde etmişlerdi.
Kazlar çok başarılı birer “bekçi köpeği”dir. Çünkü bir tehlikeyi sezdiklerinde bağırmaya başlarlar. Romalılar kazların bu özelliğinden en iyi biçimde yararlanmışlardır. Galyalılar Roma’da Capitolino Tepesi’nde bulunan kaleye beklenmedik bir gece saldırısı yapmış ama, buradaki kazlar bağırışlarıyla Romalılar’ı uyarmışlardı.
Britonlar da boz kaz besliyor, ama onları yemiyorlardı. Buna karşılık ortaçağda İngiltere’nin güneyindeki çayırlarda üreyen çok sayıda yabanıl kaz yenmek için öldürülmüştür. Bu kırıma bataklık alanların kurutulması da eklenince 19. yüzyılın başlarında yabanıl kazlar buralarda yuva yapmaz oldular. Yabanıl kazların azalması evcil kazların yetiştirilmesini daha kârlı hale getirmiş, böylece çiftliklerde büyük sürüler yetiştirilmeye başlanmıştır. Uzak çiftliklerde yetiştirilen binlerce kaz bazen günde 15 km kadar yürümek zorunda bırakılarak pazarlara taşınmıştır. Kazlar yalnızca yiyecek olarak kullanılmıyordu. Yastık ve yatak içlerini doldurmak için bazen yılda beş kez tüyleri yolunuyordu. Yaklaşık 19. yüzyılın ortalarına kadar kaz tüyleri, tüy kalemlerde de kullanılmıştır.
Kazlar yeryüzünün birçok ülkesinde yetiştirilen ilk evcilleştirilmiş kuşlar arasındadır. Rusya, Polonya, Macaristan, Çekoslovakya, Almanya, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerde kaz yetiştiriciliği büyük önem taşır. Kaz günümüzde lezzetli eti, yağı, karaciğeri, daha az olarak da tüyü ve tavuğunkine benzeyen yumurtası için yetiştirilir. Boz kazdan türetilmiş Toulouse ve Emden soyları eti için beslenen en ünlü kaz soylarıdır. Fransız mutfağının gözde yiyeceklerinden olan kaz ciğeri, çatlayana kadar yedirilip semirtilen kazların yağlanmış ve aşırı büyümüş karaciğerinden yapılır.
Çin’de evcilleştirilmiş olan kuğu kazının (Anser cygnoides) Çin kazı adıyla tanınan soyları yüksek yumurta verimleriyle dikkat çeker.
Türkiye’de bulunan yerli kazlar çoğu ülkede olduğu gibi boz kazdan türetilmiştir. Kaz yetiştiriciliği özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nde, Ağrı, Erzurum ve en çok da Kars illerinde yapılmaktadır.