Kilise ve Katedral
Kilise ve Katedral, Hıristiyanların ibadet için kullandıkları özel yapılardır.
Bundan yaklaşık 2.000 yıl önce ilk Hıristiyanların ibadet için özel yerleri yoktu. Bu tek tanrılı yeni din, çok tanrılı dinlere inananlardan ve imparatora tapınma geleneği olan Romalılar’dan tepki görüyordu. Saldırı ve baskılar karşısında ilk Hıristiyanlar ibadetlerini gizli yerlerde yapmak zorunda kaldılar. Evlerde ya da yeraltında ölülerini gömdükleri katakomplarda toplanarak ibadet ettiler. Bilinen ilk Hıristiyan katakomplarının en ünlüleri İtalya’da, Roma yakınlarındadır. Roma İmparatoru I. Constantinus’un Hıristiyanlık’ı yasalaştırmasıyla birlikte açık ibadete elverişli kiliseler yapılmaya başlandı. Kiliseyle katedral arasındaki başlıca fark katedrallerin kiliselerden daha büyük ve görkemli olması değildir. Katedralde, bölgedeki tüm kiliselerden sorumlu bir piskopos bulunur ve Hıristiyanlık’ın başlangıcından beri katedraller kentlerde kurulmuştur.
Kilise ve Katedrallerin Mimari Özellikleri
Kilise ve katedrallerin birçok ortak özelliği vardır. Ana giriş kapısı yapının doğu ucundadır. Girişin tam karşısında vaftiz, tövbe ve nikâh gibi kutsama törenlerinin yapıldığı mihrap yer alır. Rahibin konuşma yaptığı vaaz kürsüsü de aynı bölümdedir. Mihrap ve duvarlar Hz. İsa’nın ve azizlerin heykel ve resimleriyle süslüdür. Katolik kiliselerinin girişinde kutsal suyla dolu bir tas bulunur. Müzik kilise ve katedrallerin vazgeçilmez bir öğesidir. Mihrabın iki yanında koro için ayrılmış yerler vardır. Genellikle her kilisede bir org bulunur. Kilise ve katedrallerin çoğunda ayrıca özel dua odaları, galeriler ve iç avlular vardır.
Kiliseler yasallık kazandıktan sonra toplumun en varlıklı ve güçlü kesimlerinden gelen destekle giderek zenginleşti. Hz. İsa’nın temel öğretisinin yoksullara ve başı dertte olanlara yardım etmek olduğunu savunanlar, bu durumdan rahatsız oluyordu. 5. Yüzyılda başlayan “manastır” hareketi kilisenin amacından sapmasına bir tepki olarak gelişti. Bu dönemde kilisenin bir parçası olarak yapılan manastırlarda din adamları azla yetinilen sade bir yaşam sürdüler. Manastırlarda keşişler için yatakhane, yemekhane, kütüphane ve revir bölümleri bulunuyordu. İtalya’da Monte Cassino Manastırı bu türün ilk örneklerinden biridir.
İlk Hıristiyan kiliselerinde Eski Roma’da, özellikle İtalya’da çarşı, mahkeme ve toplantı salonu gibi çok amaçlı kullanımı olan bazilikalar örnek alınmıştı. Bu yapılarda orta bölümde nef denen geniş bir alan, yanlarda sütunlarla ayrılmış birer yan nef bulunurdu. Roma’daki San Pietro Katedrali bu türün ilk örneklerindendir. Daha sonraları merkezi planlı, sekizgen ya da onaltıgen gibi çokgen planlı bir iç mekânı örten kubbeli yapılar ortaya çıktı. Buna örnek olarak İtalya’da Ravenna’daki San Vitale Bazilikası gösterilebilir. İç mekânı kare olan İstanbul’daki Sergios ve Ermiş Bakkhos Kilisesi (Küçük Ayasofya) ise bir başka örnektir. Zamanla orta kubbeye iki yarım kubbe eklenerek ya da iki kubbe arka arkaya birleştirilerek yapıların iç bölümleri genişletildi. İstanbul’daki Ayasofya orta kubbenin iki yarım kubbeyle birleştiği merkezi planlı kubbeli bazilika türünün, Aya İrini ise iki kubbenin birleştirilmesiyle oluşan uzunlamasına eksenli bazilika türünün örnekleridir. Kubbeli bir orta mekânın dört yanma eşit uzunlukta dört kolonun eklenmesiyle oluşturulan Yunan ya da Latin haçı biçimindeki kiliseler daha çok Ortodoksluk’un egemen olduğu Doğu Avrupa, Anadolu ve Ortadoğu’da ortaya çıkmıştır. Bu türün en ünlü örneği Venedik’teki San Marco Manastın’dır; haç kollan birer kubbeyle örtülüdür. İstanbul’da Bizans İmparatorluğu döneminden kalma St. Miraleion Kilisesi (Bodrum Camisi) ve Hagios Theodoros Kilisesi (Kilise Camisi) ise kapalı Yunan haçı biçimindedir. Bu yapılarda haçın kolları arasındaki boşluklar kubbelerle kapatıldığı için haç biçimi dışarıdan görülmez. Kilise mimarisi bugünkü modern biçimine ulaşıncaya kadar birçok değişiklik geçirmiştir. İngiltere’de Liverpool’deki Christ the King Katedrali günümüz kilise mimarisinin en ilginç örneklerinden biridir.
Dünyanın en ünlü katedrallerinden bazıları şunlardır:
Canterbury Katedrali 1070-89 arasında yapıldı. İngiltere’deki kilise yönetiminin başlıca merkezidir. Gotik üslubun ilk örneği olan katedral çeşitli dönemlerde onarıldı ve yeni bölümler eklendi. Bu görkemli katedralin kulesi 14. yüzyılın sonlarında yapıldı.
Notre Dame Katedrali, gotik üslubun ilk örneklerinden biridir. Yapımına Paris’te 1163’te başlanan katedralin batı ucunda iki kulesi, yüksek bir nef bölümü, ana giriş kapısının üzerinde özgün vitraylarla bezeli dev boyutlu rozet biçiminde bir penceresi vardır. Katedralin içi 130 metre uzunluğunda, 48 metre genişliğindedir.
Reims Katedrali, Fransa krallarının taç giyme törenleri için yapıldı; 1211’de yapımına başlandı. Görkemli giriş kapısının üzerinde iki kulesi vardır.
Köln Katedrali, Almanya Federal Cumhuriyetinin Köln kentindedir. 1284’te başlanan yapım çalışmalarına 1500’de ara verildi; yapı 1880’de tamamlandı. Kuzey Avrupa’nın gotik üslubuyla yapılmış en büyük katedralidir. Sivri kulelerinin yüksekliği 156 metredir.
Floransa ya da Santa Maria del Fiore Katedrali, ortaçağdan Rönesans’a geçiş döne minin en güzel örneklerinden biridir. Yapımını 1296’da mimar Arnolfo di Cambio başlattı. Yapının planı Latin haçı biçimindedir. Görkemli kubbesiyle Rönesans’ın ilk önemli yapılarından sayılır. Bağımsız duran çan kulesi Giotto’nun tasarımıdır.
Sevilla Katedrali 1402-1520 arasında gotik üslupla yapılmış katedrallerin en büyüğüdür. Yalnızca nef bölümünün genişliği 14,7 metredir.
San Pietro Katedrali 1450-1626 arasında birçok ünlü mimarın katkısıyla Roma’da yapıldı ve dünyanın en büyük katedralidir. 1450’de mimar Rossellino’nun tasarımına göre başlatılan yapım çalışmaları sonradan Bramante ve Raffaello tarafından sürdürüldü. Ana kubbe Michelangelo’nun, batı cephesi Maderno’nun, katedralin içinde San Pietro’nun mezarı üzerindeki görkemli çatı Bernini’nin yapıtıdır. Katedralde Rönesans üslubu ve barok üslup egemendir.
Vasiliya Blajennogo Hram Katedrali Moskova’da, Kızıl Meydan’dadır. 1555’te Çar Korkunç İvan’ın emriyle yapımına başlandı. Soğan başı biçimindeki kubbeleri değişik yüksekliklerdedir. Ortada piramit biçimli bir kulesi vardır. Çok renkli çatı işlemeleri eşsiz güzelliktedir.