Mevlit
Doğum, doğum günü, doğum yeri anlamlarına gelen Arapça bir sözcük olan mevlit daha çok İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in doğumunu, yaşamını, ölümünü anlatan kitaplar için kullanılır. 12. yüzyılda Arap edebiyatında ortaya çıkan mevlit, 13. yüzyılda Türk edebiyatında da görülmeye başlanmıştır. Bugün tamamı elimizde olan en eski mevlit Süleyman Çelebi’nin 1409-10 tarihli Vesiletun-Necât adlı yapıtıdır. Daha önce ve sonra birçok mevlit yazılmışsa da hiçbiri Süleyman Çelebi’nin yapıtı kadar yaygınlık kazanmamıştır. Bugün de mevlit denilince Süleyman Çelebi’nin yapıtı anlaşılır.
Türk edebiyatında mevlitlerin hepsi manzum olarak ve mesnevi biçiminde kaleme alınmıştır. Mesnevideki bölümlenme mevlitlerde de görülür. Mevlit münacâtla (Tanrı’ya yakarış), peygamberin doğumu, risaleti (peygamberliğin gelişi), miraç (göğe çıkışı) ile sürer, ölümü ve dua bölümüyle sona erer. Hz. Muhammed’in yaşamıyla ilgili çeşitli ayrıntılar ile mucizelerinin, hicretin (Medine’ye göç), fiziksel özelliklerinin, öğütlerinin ayrı bölümler halinde yer aldığı mevlitler de vardır. Mevlit dinsel edebiyatın yaygın bir türü olduğu kadar birçok dinsel törenin de vazgeçilmez öğesidir. Kandiller başta olmak üzere çeşitli dinsel günlerde okunması giderek dinsel müzikte de bir tür olarak belirmesine yol açmıştır. Genellikle doğaçtan okunan mevlit 17.-18. yüzyıllarda bestelenmişse de bu besteler yaygınlık kazanamadıklarından zamanla unutulmuştur. Bununla birlikte bazı bölümler günümüzde bile hemen her yerde aynı ezgilerle okunmaktadır.
Mevlit okunması yalnız dinsel günlerde değil, doğum, sünnet, askere uğurlama, düğün, ölüm gibi olaylarda yaygın bir gelenek halinde varlığını sürdürmektedir.