Rubai
Türk, İran ve Arap edebiyatında kullanılmış dört dizelik bir nazım biçimi olan rubai Türk halk edebiyatındaki mâniye benzer. Rubai aruz vezninin belirli kalıplarıyla yazılır ve bu özelliğiyle kıta, nazm gibi dört dizelik öbür nazım biçimlerinden ayrılır. Rubaide genellikle birinci, ikinci ve dördüncü dize birbiriyle uyaklı, üçüncü dize serbesttir. Bununla birlikte iki beyitlik, kıta biçiminde uyaklı (xaxa) ya da her dizesi uyaklı rubailer de yazılmıştır.
Rubai kısa bir nazım biçimi olduğundan yoğun bir anlatım içerir. Çoğunlukla tasavvufi, felsefi düşünceleri bir özdeyiş niteliği kazandırarak anlatmak için yeğlenen rubai, yergide de kullanılmıştır. Rubaide vurgulanmak istenen düşünce, üçüncü ya da dördüncü dizede yer alır. İlk iki dize daha çok bir hazırlık, bir giriş niteliğindedir. Genellikle mahlas belirtilmeden yazılan rubailer divanların sonunda ayrı bir bölümde toplanır.
Rubai İran edebiyatında ortaya çıkmış bir nazım biçimidir. Adı bilinen en eski rubai şairi 10. yüzyılda yaşamış olan Rûdeki’dir. Yaygın ününü bugün de sürdüren 11. yüzyıl şairlerinden Baba Tahir Uryan’ın rubaileri ise, rubaiye özgü vezin kalıplarıyla yazılmadığından dü-beyt (iki beyit) olarak adlandırılır. Gene 11. yüzyılda yaşamış Ebu Said Ebi’l-Hayr ile 12. yüzyılda yaşamış Baba Efdal Kâşâni ünlü birer rubai şairi olmakla birlikte İran edebiyatında rubai Ömer Hayyam’la doruğa ulaşmıştır. Arap şairler ise rubaiye fazla yakınlık göstermemişlerdir.
Rubainin Türk edebiyatında yaygınlık kazanmasında dörtlüklerin İslam öncesi dönemde başlıca nazım biçimi olmasının da payı vardır. Bununla birlikte Anadolu’da ilk rubaileri, 13. yüzyılda yaşamış ,olan Mevlana, Farsça kaleme almıştır. 14.-15. yüzyıllarda yetişen hemen her Divan şairi rubai yazmışsa da olgun örneklerini 16. yüzyılda Fuzuli (ölümü 1556), Kara Fazli (ölümü 1563), Bağdatlı Ruhi (ölümü 1606) gibi usta şairler vermiştir. 17. yüzyılda yetişmiş olan Azmizade Haleti (ölümü 1631) 1.000’i aşkın rubaisiyle bu türün en verimli şairi sayılır. Nabî (1642-1712), Esrar Dede (ölümü 1796), Şeyh Galib (1758-99) gibi ünlü Divan şairleri rubaileriyle de tanınmışlardır. 20. yüzyılda Yahya Kemal Beyatlı başta olmak üzere Cemal Yeşil, Arif Nihat Asya, Hamamizade İhsan ve Fuad Bayramoğlu rubaiyi geleneksel kuralları ve havası içinde sürdürmüşler, Nâzım Hikmet, Attilâ İlhan gibi yenilikçi şairler de rubaiden bir nazım biçimi olarak yararlanmışlardır.