Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Türk Beşleri

  • Okunma : 367

Türk Beşleri, Necil Kâzım Akses, Haşan Ferit Alnar, Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey ve Ahmet Adnan Saygun’a bazı yazarlar tarafından verilen grup adıdır. Rus Beşleri’ne benzetilen bu beş Türk besteci gerçekte, Fransız Altıları gibi, ortak bir estetik anlayış çevresinde bir araya gelen müzikçiler değildi. Rus Beşleri gibi onlar da ulusal kaynaklardan yararlanmaya öncelik vermişlerdi. Ama, Rus besteciler bu tutumlarıyla bir tepkiyi temsil ederken, Türk Beşleri diye adlandırılarak ortak bir çizgiye çekilmek istenen besteciler, yeni kurulan cumhuriyet rejiminin resmi müzik politikasını gerçekleştirmeye girişmişlerdi. Beş besteci bazı ortak özellikler taşımakla birlikte, gerek kişiliklerinden, gerek müzik öğrenimi aldıkları çevrelerden kaynaklanan üslup farklılıklarıda gösterm işlerdir.

Necil Kâzım Akses

(doğumu 1908). Daha ilkokuldayken keman ve viyolonsel öğrenmeye başlayan Necil Kâzım Akses lise öğrenimi sırasında Cemal Reşit Rey’den armoni dersleri aldı. Devlet bursuyla Viyana Devlet Müzik ve Görsel Sanatlar Akademisi’nde viyolonsel ve kompozisyon (bestecilik) öğrenimi gördü. Daha sonra Prag Devlet Konservatuvarı’nda Joseph Suk’un da öğrencisi oldu. Ayrıca Âlois Haba’dan, çeyrek ve 1/6 ton dizisi müziğinin kuramsal temellerini öğrendi. Türkiye’ye dönünce, Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kuruluşuyla ilgili çalışmalarda Paul Hindemith ile işbirliği yaptı. Bu okul öğrenime başlayınca da kompozisyon dersleri vermeye başladı. Bir ara konservatuvarın müdürlüğünü de üstlendi. Daha sonra Güzel Sanatlar genel müdürlüğü, Bern ve Bonn kültür ataşelikleri, Ankara Devlet Opera ve Balesi genel müdürlüğü gibi görevlerde bulundu. 1971’de kendisine “devlet sanatçısı” unvanı verildi. Halen Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvan’nda kompozisyon pr­ofesörüdür.

    Türk Beşleri’nin öteki üyeleri gibi geleneksel müzik birikimimize dayanarak bestelediği yapıtlarıyla, çoksesli müziğin Türkiye’de yerleşmesine katkıda bulundu. Gençlik yapıtlarında daha çok halk ezgilerinden yararlanırken, olgunluk dönem inde özellikle klasik Türk müziğinden yararlandı.

    Başlıca yapıtları arasında: Çiftetelli (orkestra için senfonik dans, 1934), Minyatürler (piyano için, 1936), Ankara Kalesi (senfonik şiir, 1942), Birinci Senfoni (1966), Itri’nin Neva Kâr’ı Üzerine Scherzo (büyük orkestra için, 1970), Senfonik Destan (1973), Viyola Konçertosu (1977), İkinci Senfoni (1978), Üçüncü Senfoni (1979-80), Dördüncü Senfoni (1983), Atatürk Diyor ki (1988).

Hasan Ferit Alnar

(1906-78). Çok küçük yaşta kanun öğrenmeye başlayan Haşan Ferit Alnar 12 yaşındayken bir kanun virtüözü sayılıyordu. Darüttalim-i Musiki adlı dernekteki çalışmalara kanunuyla katıldığı yıllarda, özel olarak armoni, kontrpuan ve füg dersleri aldı. Müzik uğruna mimarlık öğrenimini yarıda bırakarak Viyana’ya gitti ve konservatuvarda Joseph Marx’ın sınıfında kompozisyon öğrenimi gördü. Viyana Devlet Müzik ve Görsel sanatlar Akademisi’nde ise orkestra şefliği derslerini izledi. Türkiye'ye dönünce İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda (bugünkü İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı) müzik tarihi öğretmenliğine ve Şehir Tiyatroları orkestra şefliğine atandı. 1936’da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın şef yardımcılığına getirilen Alnar bir yandan da Ankara Devlet Konservatuvarı’nda ders verdi. Orkestranın şefi Ernst Praetorius 1946’da ölünce Alnar onun yerini aldı. 1952-55 arasında Viyana’da kaldı ve çeşitli orkestraları yönetti. Yurda döndükten sonra bir süre Devlet Opera ve Balesi genel müdürlüğünde bulundu. Sonra yeniden Viyana’ya gitti. 1964'te Ankara' ya döndü ve zaman zaman Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nı yönetti.

    Türk Beşleri içinde, klasik Türk müziğini en yakından tanıyan besteci olan Alnar, çoksesli yapıtlarında bu kaynaktan çok geniş ölçüde yararlandı. Başlıca yapıtları Türk Süiti (büyük orkestra için, 1930), İstanbul Süiti (büyük orkestra için, 1937-38), Viyolonsel Konçertosu (1943) ve Kanun Konçertosu'dur (1951; 1958’de üzerinde bazı değişiklikler yaptı).

Ulvi Cemal Erkin

(1906-72). Daha çocukken piyano öğrenmeye başlayan Ulvi Cemal Erkin Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra devlet bursuyla Fransa'ya gönderildi. Paris Konservatuvarı'nda ve Müzik Öğretm en Okulu’nda (Ecole normale de musique) öğrenim gördü. Erkin 1930’da Türkiye’ye döndü ve Cumhuriyet döneminde kurulmuş ilk yüksek dereceli müzik okulu olan Ankara Musiki Muallim Mektebi'nde piyano ve armoni dersleri vermeye başladı. 1936’da Ankara Devlet konservatuvarı açılınca bu okulun öğretim kadrosuna katıldı ve 1949-51 arasında bu kurumun müdürlüğünü üstlendi. Daha sonra, ölümüne kadar piyano yüksek bölümünde öğretmenlik ve bölüm başkanlığı yaptı. 1971'de "devlet sanatçısı” unvanını aldı.

    Daha çok çalgı ya da çalgılar için besteler yapan Ulvi Cemal Erkin, geleneksel müzik birikimimizle modern beste tekniklerini birleştirmeyi amaçlamış; klasik Türk müziği ezgilerinden olduğu gibi ritimlerinden de büyük ölçüde yararlanmıştı.

    Başlıca yapıtları Piyano Konçertosu (1942), Köçekçeler (süit, 1943), Birinci Senfoni (1944- 46), İkinci Senfoni (1948-51), Keloğlan (bale, 1950), Sinfonietta (yaylı çalgılar orkestrası için, 1951) ve Konsertan Senfoni'dir (piyano ve orkestra için, 1966).

Cemal Reşit Rey

(1904-85). Cemal Reşit Rey çok küçük yaştayken piyano öğrenmeye başladı. İlk bestesini yaptığında yedi yaşındaydı. Ertesi yıl ailesi Paris’e yerleşince, Galatasaray Lisesi’nde başladığı ortaöğrenimini Buffon Lisesi’nde sürdürdü. Bu arada ünlü piyanist Marguerite Long’dan ders aldı. Ailesi Cenevre’ye taşındı; Cemal Reşit de hem Saint-Antoine Koleji’nde, hem de Cenevre Konservatuvarı’nda öğrenimini sürdürdü. Aile 1920’de Paris’e dönünce müzik öğrenimini Paris Konservatuvarı’nda tamamladı. Ayrıca Gabriel Faure’den müzik estetiği, Henri Dufosse’tan orkestra şefliği dersleri aldı. Ekim 1923’te Türkiye’ye döndü ve bugünkü İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın çekirdeğini oluşturan Darülelhan’da piyano ve kompozisyon öğretmenliğine başladı. Okulun öğrencileri ile öğretmenlerinin yer aldığı bir yaylı çalgılar orkestrası kurdu ve yönetti. Cumhuriyet’in ilanının 10. yılı için Onuncu Yıl Marşını besteledi. İki yıl Ankara’da kaldıktan sonra 1940’ta İstanbul’a döndü. Yaylı çalgılar orkestrası 1945'te İstanbul Şehir Orkestrası’na dönüştürüldü ve şefliği Cemal Reşit’e verildi. 1949’dan başlayarak Güney Avrupa, Balkan ve Ortadoğu ülkelerinde, “konuk şef” olarak konserler yönetti. Yaşamını çoksesli müziğin Türkiye’de yerleşip gelişmesine adayan Cemal Reşit, geniş kitlelerin kulağını çoksesliliğe alıştırmak amacıyla, revüler ve ağabeyi Ekrem Reşit Rey’in librettoları üzerine birçok operet besteledi. 1982’de “devlet sanatçısı” unvanını aldı.

    Gençlik yapıtlarında halk ezgilerinden, daha sonrakilerde ise klasik Türk müziği motif ve melodilerinden yararlanan besteci. Gabriel Faure’nin izlenimci anlayışıyla geleneksel makam müziğimizi kaynaştırmıştır.

    Başlıca yapıtları Sultan Cem (opera, 1923), Zeybek (opera, 1926), Bebek Efsanesi (senfonik şiir, 1928), Köyde Bir Facia (opera, 1929), Birinci Senfoni (1941), Çelebi (opera, 1943), Piyano Konçertosu (1946), Çağrılış (senfonik şiir, 1950), Konsertan Parçalar (viyolonsel ve orkestra için, 1952), Fatih (senfonik şiir, 1953), Sazların Sohbeti (oda orkestrası için, 1957), Eski Bir İstanbul Türküsü Üzerine Çeşitlemeler (piyano ve orkestra için, 1961) ve İkinci Senfoni'dir (iki yaylı çalgılar orkestrası için, 1963). Üç Saat (1932), Lüküs Hayat (1933), Deli Dolu (1934), Saz-Caz (1935), Maskara (1936) ve Hava-Cıva (1937) Cemal Reşit Rey’in operetleri; Adalar (1934), Ala­banda (1941) ve Aldırma (1942) ise revüleridir.

Ahmet Adnan Saygun

(1907-91). Ahmet Adnan Saygun ilk müzik derslerini aldığı İsmail Zühtü Bey’in önerisiyle piyano öğrenmeye başladı. Kısa bir süre Hüseyin Saadettin Arel’den armoni dersleri aldı. Daha sonra kendi kendine kontrpuan çalıştı. Saygun 1925’te ilkokul müzik öğretmenliğine atandı; 1926'da ise bir sınavda başarı göstererek lise müzik öğretm enliğine yükseldi. 1928’de devlet bursuyla gönderildiği Paris’te dönemin ünlü öğretm enlerinden Vincent d’Indy ve Eugene Borrel'in öğrencisi oldu. 1931’de Türkiye’ye dönünce Ankara Musiki Muallim Mektebi’nde armoni ve kontrpuan dersleri vermeye başladı. 1936’da İstanbul Belediye Konservatuvarı’na geçti. O yıl Türkiye’ye gelen Bela Bartök ile birlikte Anadolu’da bir inceleme gezisine çıktı. Saygun 1946’da Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kompozisyon ve modal müzik bölümlerinin başkanlığına getirildi. Kendisine 1971'de “devlet sanatçısı” unvanı verildi. 1973’ten sonra derslerini İstanbul Devlet Konservaturvarı’nda (bugünkü Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı) sürdürdü. Konservatuvarların da Yükseköğretim Kurulu’na (YÖK) bağlanması üzerine 1985’te “profesör” unvanını aldı.

    Türk Beşleri içinde, Türk halk müziğini en yakından tanıyan besteci olan Saygun yapıtlarında bu kaynaktan hem ritim, hem de ezgi bakımından geniş ölçüde yararlanmıştır.

    En tanınmış yapıtı Yunus Emre Oratoryosu (1946) olan Saygun’un öbür yapıtları arasında Özsoy (ya da Feridun: opera, 1934), Taşbebek (opera, 1934), Bir Orman Masalı (süit, 1939-43), Kerem (opera, 1947-52), Birinci Piyano Konçertosu (1952-58), Birinci Senfoni (1953), İkinci Senfoni (1958), Üçüncü Senfoni (1960), Gılgamış (opera, 1962-83), Keman Konçertosu (1967), Köroğlu (opera, 1973), Dördüncü Senfoni (1976), Viyola Konçertosu (1977), Beşinci Senfoni (1984), İkinci Piyano Konçertosu (1985) ve Viyolonsel Konçertosu (1987) sayılabilir.