Sözdizimi
Sözcükler bir söylem içinde belli bir düzene göre dizilerek söz birliklerini oluşturur. Bu dizimsel yapıya “sözdizimi” ya da “sözdizim”, bu yapıyı inceleyen dilbilim dalına da gene sözdizimi denmektedir. Sözdizimi
terimi yerine bazı dilciler “cümle (tümce) bilgisi”, “dizimbilim”, “sentaks” da demektedir. Sözdiziminde bir dizimi oluşturan dilsel birimler arasındaki ilişkiler ele alınır. Başka bir deyişle, sözdizimi sözcüklerin ve sözcük
öbeklerinin cümle içindeki konumlarını, işlevlerini incelemektedir.
Sözdizimini “söz öbekleri” ve “cümleler” diye iki ana bölümde incelemek yararlı olacaktır.
Söz Öbekleri
Çeşitli sözcük türlerinin cümle örgüsünde değişik söz öbekleri oluşturduğu bilinmektedir. Bunların bir bölümü bağımsızlaşarak sözvarlığı içinde sözlüksel bir birim olarak yer alır, bir bölümü ise yargının tam olarak gerçekleşmesine katkıda bulunur.
Söz öbeklerinin başında tamlamalar gelmektedir. Bir tamlayanla bir tamlanandan oluşan dizime genel olarak “tamlama” adını veriyoruz. İki ya da daha çok isimden kurulmuş tamlamalara “isim tamlaması” denmektedir; sözgelimi, Ahmet’in okulu (belirtili isim tamlaması); televizyon sehpası (belirtisiz isim tamlaması); taş duvar (eksiz isim tamlaması); banka müdürünün karısının kardeşi (zincirleme isim tamlaması). Sıfatların, birlikte kullanıldıkları ismi belirterek ya da niteleyerek oluşturdukları tamlama türüne de “sıfat tamlaması” adı verilmektedir; sözgelimi, mavi gökyüzü; güzel kadın; üçüncü yıl; yuvarlak masa; yüzde kırk indirim.
Bileşik sözcükler de söz öbekleri arasında yer alır. İki ya da daha çok sözcükten oluşan ve anlamlı tek bir birim işlevi gören sözcüklere genel olarak “bileşik sözcük” adını veriyoruz. Bileşik sözcüklerin yazımında birtakım farklılıklar görülmektedir. Bazı bileşik sözcükler bitişik yazılır: Başbakan; içgüdü; gökbilim; denizaşırı; ağustosböceği; tahtakurusu; tanksavar gibi. Bazı bileşik sözcükler ise ayrı yazılır: Terk etmek; gözyaşı dökmek; baş göz etmek; zehir olmak gibi.
Anlama güç katmak amacıyla bazen bir birimi yineleriz ya da aralarında benzerlik bulunan birimleri arka arkaya söyleriz. Böylelikle de “ikileme” adını verdiğimiz söz öbeklerini oluştururuz. İkilemeler kalıplaşmış anlatımlardandır; sözgelimi, bağ bahçe; kış kıyamet; akça pakça; çarpık çurpuk; gürül gürül; şırıl şırıl; özene bezene; bıkmak usanmak; er geç; süklüm püklüm; apayrı; upuzun; sipsivri; kılık kıyafet; hısım akraba; çocuk mocuk; sepet mepet gibi.
Çeşitli sözcük türlerinin sözdiziminde farklı öbekleşmeler oluşturduğu da dikkati çeker: İsim (ad) öbekleri (eşine bağlı; ikide bir; içten pazarlıklı; bini aşkın; canı tez), fiil öbekleri (pireyi deve yapmak; şafak sökmek; ucuz kurtulmak), edat öbekleri (şimdiye kadar; denize nazır; roman hakkında; melek gibi; bana göre), zarf öbekleri (daha güzel eşyalar; en güzel kitap), bağlaç öbekleri (özgürlük ve bağımsızlık; kedi ile köpek; ben de, sen de, o da), ünlem öbekleri (hey arkadaş; yapma be birader).
Cümleler
Bir ya da daha çok sözcükten oluşan yargılı anlatımlara genel olarak “cümle” adını veriyoruz. Cümlede sözcükler görev ve anlam ilgisiyle bir araya getirilmektedir. Bu bakımdan sözcükler ancak cümle bağlamında bir anlam kazanmaktadır.
Türkçe’de “yüklem”, cümlenin temel öğesidir. Türkçe’de sözdizimini oluşturan öğeler genellikle özne-tümleç(ler)-yüklem sıralanışına uygundur. Yüklem dışındaki öğelere “yardımcı” ya da “açıklayıcı öğeler” adı da verilmektedir.