Ünlem
Ünlemler konuşan kişinin duygusal tepkisini dile getirir; korku, sevinç, şaşkınlık, acıma, bıkma, merak gibi duyguları anlatır; çağrı, buyruk, yasaklama gibi anlatımları bildirir. Sözgelimi:
“Aaa! Bakın kimler gelmiş”.
“Eee! Bıktım artık senin dırdırından.”
“Ee! Anlat bakalım tatilin nasıl geçti?”
“Ah ! O fırsat benim elime geçecekti k i...”
“Ha babam çalışıyoruz!”
“Ya demek öyle!”
“Ey Türk gençliği!”
“Hah şimdi oldu!”
“Vah zavallı çocukcağız!”
“Oooh! Bu soğukta salep de iyi geldi.”
“Hay eline diline sağlık kızım !”
“Vay vay! Bakın kimler geliyor.”
“Of! Sıkıntıdan patladım vallahi.”
“Haydi, bakalım gidiyoruz.”
“Bravo, golü nasıl da doksandan attı.”
“Hişt! Ne arıyorsun sen burada?”
“Deme yahu!”
“Yahu bunu sen söyleme bari!”
“Ayıp be ayıp!. Şu verdiğiniz paraya bakın. ”
“Sen çok yaşa emi!”.
Ünlem türü sözcükler dışında yansımalar, adlar, sıfatlar, eylemler (fiiller) ve başka türden sözcükler de ünlem olarak kullanılabilmektedir:
“Güzel, güzel!”
“Allah Allah, zaman ne çabuk da geçmiş!”
“Am an, dikkat!” “İnşallah geliriz.”
“Çok yaşa! Var ol!”
“Yaşasın!” gibi.
Sözdizim açısından, ünlemler sözdizim kurallarının dışındadır; konuşanın vurgusuyla konuşmanın içeriğine etki eder. Söz zincirindeki yeri öbür öğeler gibi pek belirli değildir. Konuşanın duygusal durumuna, etki yaratma amacına uygun olarak yer ve konum değiştirebilir. Ünlemler kimi zaman başlı başına bir yargı değeri bile taşır: “Yemekler güzel mi?” “Üüüf'/” gibi. Ünlemler kökenleri bakımından Türkçe ve ödünçleme ünlemler (eyvah, mersi, hâşâ, aferin, pardon gibi), yapı bakımından yalın (ah, of, vah), türemiş (hoppala, yaşa, yuha) ve bileşik (allahaısmarladık, ayol, ulan, yahu) ünlemler diye sınıflandırılmaktadır.
Bir coşkuyu ya da duygusal bir yargıyı dile getiren cümleler “ünlem cümlesi” olarak adlandırılmaktadır. Bu tür cümlelerde ya ünlem sözcüğünden sonra ya da cümlenin sonunda ünlem işareti (!) kullanılmaktadır.