Radyo ve Televizyon Yayınları
Elektriğin bir enerji kaynağı olarak yaygın bir biçimde kullanılması ve motorlu taşıtlar ile uçakların ulaşımda yol açtığı büyük gelişme bir yana bırakılırsa, yaşamımızı büyük ölçüde etkileyen ve toplumları biçimlendirmekte büyük bir rol oynayan olay radyo ve televizyon yayımcılığıdır. Bir bilgi kaynağı olduğu kadar eğlence ve eğitim aracı da olan radyo ve televizyonun özel yaşamımıza gereğinden çok girdiğini ve insanların birbiriyle konuşma alışkanlığını ortadan kaldırdığını düşünenler vardır. Ama radyo ve televizyonun bir iletişim aracı olarak değerini, bilgi verme ve eğlendirme gücünü çok az kimse yadsıyabilir.
Burada, radyo ve televizyon yayımcılığının tarihi ile günümüzdeki özellikleri ele alınmıştır. Konuyla ilgili teknik bilgiler için RADYO ve TELEVİZYON maddelerine bakınız.
Radyo
Radyo yayımcılığı 12 Aralık 1901 ’de, İtalyan Guglielmo Marconi’nin İngiltere’deki Poldhu kasabasından gönderilen radyo sinyallerini Newfoundland’daki St. John’s kasabasından almayı başarmasıyla başladı. Atlas Okyanusu ötesine ulaşan bu ilk radyo yayınıyla, mors alfabesine göre düzenlenmiş sinyaller gönderilmişti. İnsan sesinin radyo dalgalarıyla gönderilmesi ise ilk kez 1892’de ABD’de gerçekleştirildi. Ama gerçek anlamda ilk radyo yayını 24 Aralık 1906’da yapıldı. Massachusetts’teki Brant Rock’tan yapılan bu yayında ilk kez müzik de yayımlanmıştı.
Bunu izleyen 10-15 yıl içinde radyo verici ve alıcılarındaki teknik gelişmelerle radyo yayımcılığının gelişme gücü yavaş yavaş ortaya çıktı. I. Dünya Savaşı sırasında radyo askeri denetim altına girdi. Marconi 1916’da, kısa dalga yayınlarıyla askeri radyo yayınlarını düşmanın engellemesini önleyici yöntemler üzerinde çalışıyordu. Savaş sonrasında deneme yayımı yapan istasyonlar kuruldu. İngiltere’de düzenli radyo yayını 14 Şubat 1920’de Writtle’da başladı. Radyo yayımcılığının gelişmesi ABD ve İngiltere’de değişik yönlerde oldu.
ABD’de ilk düzenli radyo yayını 2 Kasım 1920’de Pittsburgh’da başladı. Bu yayının başarısı öbür radyo istasyonlarının kurulmasını yüreklendirdi. Radyo yayımcılığının başlangıcından beri, ABD’deki radyo istasyonları, reklam karşılığında programların giderlerini karşılayan özel ticari şirketlerin denetiminde oldu. Günümüzde de ABD’de ticari şirketler ya reklam karşılığında belirli bir programın giderlerini üstlenir ya da yapılan reklamlar için ödedikleri parayla radyo istasyonunun giderlerinin büyük bölümünü karşılarlar.
ABD’de radyo yayımcılığının ilk yıllarından başlayarak ortaya çıkan başka bir gelişme de ülkenin her yanındaki belirli bazı radyo istasyonlarının özel telefon hatlarıyla birbirine bağlanması oldu. 1926’da NBC (National Broadcasting Company-Ulusal Yayım Şirketi) özel telefon hatlarıyla birbirine bağlanmış bir radyo istasyonları ağı oluşturdu. Böylece New York’taki ana radyo istasyonunun günlük programları bütün öbür istasyonlara iletilebiliyordu. 1927’de çıkarılan Radyo Yasası ile ABD’de radyo yayımcılığı belirli kurallara bağlandı.
İngiltere’de kurulan özel radyo istasyonları ise kısa sürede hükümetin denetimine girdi. İlk özel radyo istasyonu, önemli askeri radyo yayınlarını engelleyeceği gerekçesiyle yasaklandı. Ama 150 kadar amatör radyo yayımcısı ile 4.000 kadar radyo alıcısı ya da telsiz sahibi İngiltere posta yönetiminden lisans almıştı. İngiltere hükümeti bu lisanslardan elde ettiği geliri, 18 Ekim 1922’de ilk yayınını gerçekleştiren BBC’yi (British Broadcasting Corporation- İngiliz Yayım Kurumu) desteklemekte kullandı ve başka özel radyo istasyonları kurulmasını uzun süre engelledi. Başlangıçta bir özel şirket olarak kurulan BBC, 1925’te, tarafsız bir yönetim kurulu tarafından yönetilen ve İngiltere Parlamentosu’na karşı sorumlu olan bir kamu kuruluşuna dönüştürüldü. BBC ilk genel müdürü John Reith’in yönetiminde, dinleyicilerine doğru bilgi vermek, onları eğitmek ve hatta zevklerini geliştirmek ilkesini benimseyerek, başka bir örneği bulunmayan bir kamu hizmeti anlayışı geliştirdi. Dört ayrı kanaldan yayım yapan BBC’nin, 24 saat sürekli olarak İngilizce yayım yapan ve dünyanın her yerinden dinlenebilen dış yayını ile başka dillerden yayınları vardır.
Günümüzde İngiltere’nin birçok yerinde bağımsız yerel radyo istasyonları da kurulmuştur. İngiltere ve ABD’de ilk düzenli radyo yayınının başladığı 1920’de Kanada’nın Montreal kentinde de düzenli radyo yayını başladı. Bunu 1921 ’de Avustralya, Danimarka ve Yeni Zelanda’da; 1922’de Fransa ve SSCB’de; 1923’te Almanya, Belçika, Çekoslovakya ve İspanya’da; 1924’te Finlandiya ve İtalya’da; 1925’te Japonya, Meksika, Norveç ve Polonya’da düzenli radyo yayınlarının başlaması izledi. 1927’de İstanbul ve Ankara’da iki radyo istasyonu kuruldu.
Televizyon
Mekanik televizyon sisteminin öncüsü sayılan Alman Paul Gottlieb Nipkow’un çalışmalarından yararlanan İskoçyalı John Logie Baird, İngiltere’de yaptığı çalışmalar sonucunda 1924’te radyo dalgalarıyla görüntü iletmeyi başardı. Bu olaydan sonra İngiltere’nin yanı sıra, SSCB, ABD ve birçok başka Avrupa ülkesinde televizyon yayımcılığında hızlı bir gelişme oldu. Dünyadaki ilk düzenli televizyon yayınını BBC, 2 Kasım 1936’da Londra’ da gerçekleştirdi.
BBC başlangıçta televizyon yayınında hem mekanik Baird sistemini, hem de elektronik Marconi-EMI sistemini kullanıyordu; ama 1937’de yayınlar yalnızca Marconi-EMI sistemiyle yapılmaya başlandı. İngiltere’deki televizyon yayımcılığını 18 yıl süreyle elinde tutan BBC, II. Dünya Savaşı nedeniyle 1939-46 arasında televizyon yayınlarına ara verdi.
1954’te ITA’nın (Independent Television Authority-Bağımsız Televizyon İdaresi) kurulmasıyla BBC’nin televizyon yayımcılığı alanındaki tekeli sona erdi. Başlangıçta bölgesel özel televizyon şirketlerinin yayınlarını düzenleyen İTA, 1973’te IBA (Independent Broadcasting Authority-Bağımsız Yayım İdaresi) adını alarak özel radyo istasyonlarının yayınlarını da düzenlemeyi üstlendi.
Avrupa’daki ilk renkli televizyon yayınını 1967’de gerçekleştiren ve yayınlarında reklam programlarına yer vermeyen BBC’nin yanı sıra, günümüzde İngiltere’de yayınlarında reklam programları da bulunan ITV (Independent Television-Bağımsız Televizyon) ülke çapında televizyon yayını yapmaktadır.
ABD’de televizyon yayımcılığının gelişimi daha yavaş oldu. NBC, halk tarafından izlenen ilk televizyon yayınını 30 Nisan 1939’da New York Dünya Fuarı’nda gerçekleştirdi. NBC ve CBS (Columbia Broadcasting System-Columbia Yayım Sistemi) aym yıl içinde düzenli televizyon yayını yapmaya başladılar. Bir yıl sonra ABD’de 23 televizyon istasyonu yayım yapıyordu. II. Dünya Savaşı sırasında İngiltere’de olduğu gibi ABD’de de kesintiye uğrayan televizyon yayımcılığı 1946 sonrasında büyük bir hızla gelişti. 1949’da ABD’de 10 milyon televizyon alıcısı vardı; 10 yıl sonra bu sayı 50 milyona ulaştı. ABD’de II. Dünya Savaşı’ndan bu yana çok fazla sayıda televizyon istasyonu kurulmuştur. ABD’deki radyo istasyonları gibi bu televizyon istasyonları da giderlerini reklam gelirleriyle karşılar. 1980’lerin başında ABD’de 750’den fazla ticari televizyon istasyonu ile eğitim yayınları yapan 260 televizyon istasyonu ve 4.000’den fazla aktarıcı televizyon istasyonu vardı.
En güçlü yayım ağma sahip kuruluş olan CBS, NBC ve ABC (American Broadcasting Company Amerikan Yayım Şirketi) ABD’deki ticari televizyon yayımcılığına egemendir. ABD’nin televizyon yayımcılığına önemli bir katkısı “kablolu” televizyon olarak bilinen televizyon yayımıdır. Başlangıçta televizyon yayınlarının yeterince alınamadığı ya da yalnızca bir iki yayının alınabildiği bölgelerde kurulan bu sistemde, televizyon yayınlarını alan bir istasyon, bu yayınları kablolar aracılığıyla abonelerinin televizyon alıcılarına göndermektedir. Günümüzde kablolu televizyon yayımı yapan şirketler kendi programlarını yapıp yayımlamaktadır.
Türkiye’deki ilk televizyon yayımını 1952’de İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) gerçekleştirdi. İTÜ haftada bir gün yaptığı televizyon yayımını uzun süre sürdürdü. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) 1966’da kapalı devre televizyon yayımına, 31 Ocak 1968’de de düzenli yayıma başladı. Sınırlı bir alanda ve haftada üç gün yapılan bu yayınlar yeni verici istasyonların kurulmasıyla yaygınlaştı. 1984’te renkli yayın, 1986’da ikinci kanal, 1989’da üçüncü kanal, 1990’da dördüncü ve beşinci kanal yayınları gerçekleşti. Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi (PTT) de Ankara’da sınırlı bir bölgede kablolu televizyon yayımı yapmaktadır.
Teknolojik Gelişmeler
Televizyon yayımcılığında en büyük ilerleme renkli televizyonun geliştirilmesiyle gerçekleşti. Televizyon alanındaki araştırmaların öncülerinden olan John Logie Baird, 1928’de ilk renkli televizyon yayımı denemesini başardı. 10 yıl sonra Fransız Georges Valensi, siyah beyaz yayınları almak üzere yapılmış olan televizyon alıcılarının da alabileceği ilk renkli yayım sistemini geliştirdi ve patentini aldı. II. Dünya Savaşı öncesinde bazı renkli televizyon yayımları yapıldı; ama bu alandaki ciddi çalışmalar 1950’lerde gerçekleşti. 1954’te ABD’de uygulanmaya başlayan NTSC sisteminde yapılan renkli televizyon yayımını renkli televizyon alıcıları UHF bandından alırken siyah beyaz televizyon alıcıları da VHF bandından alabiliyordu. İngiltere ve Almanya Federal Cumhuriyeti NTSC sisteminin değişik bir biçimi olan PAL sistemiyle, Fransa ve SSCB ise daha karmaşık bir sistem olan SECAM sistemiyle renkli yayıma başladı.
Uydu yayımcılığı, Amerikan Telefon ve Telgraf Şirketi’nin 10 Temmuz 1962’de Tel-star adlı yapma uyduyla Andover’daki televizyon istasyonundan aldığı siyah beyaz görüntüleri İngiltere’deki Goonhilly Downs ve Fransa’daki Pleumeur-Boudou alıcı istasyonlarına yansıtmasıyla başladı. Uyduyla ilk renkli televizyon yayımı da 16 Temmuz’da gerçekleştirildi. Bu yayımların süresi, uydunun verici ve alıcı istasyonların ufukları üzerinde bulunduğu kısa süreyle sınırlıydı. Dünya çevresindeki yörüngelerinde, Dünya’nın dönüş hızına eşit bir hızla dönen ve bu nedenle sürekli olarak Dünya’nın belirli bir noktası üzerinde bulunan haberleşme uyduları kullanılarak, günümüzde çok daha uzun süreli uydu yayımlan yapılmaktadır ve bütün dünya ülkelerini kapsayan bir televizyon ve telefon ağı kurulmuştur.
Programlar
Dünyanın her yerindeki radyo ve televizyon istasyonları çeşitli programlar yayımlar. Yayımcı kuruluşlar yayımladıkları televizyon programlarının bazılarını kendileri hazırlar. Öbür programlar ise bağımsız yapımcılardan ya da başka yayımcılardan satın alınır. Bu uygulama radyo programları için de geçerlidir. Ama büyük ulusal yayım kuruluşları çok daha az radyo programını dışarıdan satın alır.
Radyo ve televizyon programları, konularına göre çeşitli gruplara ayrılır. Bunlar, haberler ve güncel olaylar, yarışma ve komedi gibi hafif eğlence programları, dizi film, müzik ve spor programlarıdır.
Yayımlanan programlar, yapım özelliklerine göre de üç ana bölümde toplanır. Bunlar, canlı olarak yayımlanan spor ve benzeri programlar; stereo olarak ses bandına kaydedilmiş konser ve benzeri müzik programları; filme ya da video bantlara kaydedilmiş televizyon programlarıdır. Televizyon şirketleri bunlara ek olarak sinema filmleri de yayımlar.
Bütün televizyon programlarının hazırlanmasında izlenen yol genellikle aynıdır. Program yapımcısı (prodüktör) programın konusunu belirler, çekim planını yapar ve program için gerekli kişiler ile çekimi yapacak ekipleri stüdyoda bir araya getirir. Yapımcı ve yönetmen, yönetim odası (reji odası) denen odada önlerindeki bir dizi televizyon ekranından (monitör), çekim yapan çeşitli kameralardan gelen görüntüleri izlerler. Her kameramanın yapacağı çekimler önceden belirlenip kamera kartına yazılarak kendisine verilmiştir. Yönetmen, kameralardan ve videodan gelen değişik görüntülerden hangilerinin hangi sırayla kullanılacağına karar verir ve programda kullanılacak görüntüler buna göre birleştirilir.
Stüdyo dışında yapılacak program çekimleri çok daha fazla zaman gerektirir. Bunun için yönetmen ve kameraman, ses kayıtçısı, ışıkçı gibi kişilerden oluşan çekim ekibi gerekli donanımla birlikte çekim yapılacak yere gider. Bazen birkaç dakikalık bir çekim için bütün bir günü alan hazırlıklar yapmak gerekebilir.
Stüdyo dışında yapılan canlı yayımlarda bazen özel bir hat yardımıyla çekim ekibi stüdyodaki yönetim odası ile haberleşir.
Günümüzde televizyon ekranlarında gördüğümüz birçok görüntünün hazırlanmasında bilgisayarlar büyük rol oynamaktadır. Birçok grafik görüntünün ya da resmin oluşturulmasında bilgisayarların katkısı çok değerlidir.
Stüdyoda yapılan radyo programlarının hazırlanması, yapımı ve yönetimi televizyon programlarındaki gibidir; ama burada kameranın yerini mikrofon alır. Yayım sırasında hiçbir boşluk (sessizlik) olmaması günümüzün radyo yayımcılığında benimsenmiş bir ilkedir. Yayım sırasında teknik bir sorundan kaynaklanabilecek herhangi bir boşluk olunca hemen yayıma girip programın sürekliliğini sağlamakla görevli spikerler vardır.
Günümüzde radyo ve televizyon yayımcılığı değişik sesler ve görüntülerden oluşan büyüleyici bir dünya yaratmıştır. 1901’de mors alfabesiyle ilk radyo yayımını yapmış olan Marconi bu dünyayı düşleyemezdi bile.