Sultan Ahmed Camisi
Sultan Ahmed Camisi, İstanbul da, eski adı Atmeydanı olan, bugünse Sultanahmet Meydanı diye bilinen alanın güneydoğusunda yer alır ve I. Ahmed tarafından yaptırılmıştır. “Mavi Cami” diye de bilinen bu caminin yapımına 1609’da I. Ahmed’in de katıldığı temel atma töreniyle başlanmış, cami ve arasta 1617’de, geri kalan yapılar ise 1620’de tamamlanmıştır. Böylece “külliye” denen bir yapılar topluluğu ortaya çıkmıştır. Külliye cami, medrese, arasta, darüşşifa (sağlık yurdu), imaret, üç tane sebil ve türbelerden oluşur. Külliyenin mimarı Sedefkâr Mehmed Ağa’dır.
Tasarlanan bu büyük külliye için geniş bir alan gerekiyordu. Ayrıca yapıların İstanbul Boğazı’na ve Marmara Denizi’ne egemen olması da isteniyordu. Bu koşullar yer seçiminde Sedefkâr Mehmed Ağa’nın güçlüklerle karşılaşmasına neden oldu. Çünkü 1600’lere gelindiğinde İstanbul kentinin uygun yerleri önceki dönemlerde yapılmış külliyelerle kaplıydı. Sonunda külliyenin yapımı için Ayasofya’nın karşısında, güneyine düşen yer seçilerek buradaki köşk ve konaklar yıktırıldı. Külliyenin geniş bir alana yayılan yapıları Atmeydan’ın çevresine, belirli bir düzen gözetilmeksizin yerleştirildi. Bunlardan günümüze ulaşanların büyük bir bölümü daha sonra çevrelerine yapılan yeni yapılar arasında kalmıştır.
Külliyenin merkezinde yer alan caminin, karşısında yer alacağı Ayasofya kadar büyük ve görkemli olmasına çalışılmıştır. Sedefkâr Mehmed Ağa Mimar Sinan’ın klasik cami planına ve dış mimarisine bağlı kaldıysa da, iç mimariye önemli yenilikler getirdi. Sultan Ahmed Camisi duvarlarla çevrili bir dış avlunun içinde yer alır. İç avlusu yüksek tutularak külliyenin öbür yapılarına egemen olması sağlanmıştır. Caminin 64x72 metre boyutlarındaki ibadet mekânı 43 metre yüksekliğinde ve 22 metre çapında büyük bir kubbeyle örtülmüştür. Dört yanı yarım kubbelerle çevrilen bu büyük kubbenin boş kalan dört köşesine de birer küçük kubbe oturtulmuş, böylece tam bir merkezi plan oluşturulmuştur. Büyük kubbe 5 metre çapında, yivli dört fil ayağı üzerinde oturur. Camiyi beş sıra olarak çevreleyen ve yuvarlak kemerli olan 260 pencere iç mekânın çok aydınlık olmasını sağlamıştır.
Caminin duvarları ikinci pencere sırasına kadar, mavi rengin egemen olduğu İznik çinileriyle kaplanmıştır. Fil ayaklarının yandan yukarısı ile kemerlerin, pandantif denen küresel üçgen biçimindeki yüzeylerin, yarım
kubbelerin ve büyük kubbenin içi de aynı şekilde mavi rengin egemen olduğu kalem işleriyle bezenmiştir. Çinilerde lale, sümbül, karanfil, kıvnk dal gibi çok çeşitli motifler vardır. Çok sayıda pencerenin sağladığı aydınlık ortamda mavi rengin egemenliği caminin içine etkileyici bir görünüm kazandırmış, Avrupalılar’ın camiye “Mavi Cami” adını takmasına yol açmıştır.
Caminin mihrabı, minberi, hünkâr mahfili de ayrı ayrı birer sanat yapıtıdır. İçi çiçek motifli çinilerle kaplı olan mihrap mermerden yapılmış, üzerinde servi motifleri bulunan sütuncuklarla bezenmiştir. Geometrik geçmeli ve kabartmalı olan minber altın yaldızlıdır. Altın yaldızlı çinileri, sedef kakmalı kapısı ve ince duvar işlemesiyle hünkâr mahfili bir başyapıttır.
Caminin mermer döşeli iç avlusu, 26 sütunun üzerine oturtulmuş 30 kubbeyle örtülü revakla çevrilidir. Avlunun ortasında altı sütunlu şadırvan vardır. Şadırvanın sütunları karanfil ve lale motifleriyle bezenmiştir. Caminin doğu ve batısında, iç avlu duvarıyla dış avluya bakan iki yan duvar boyunca iki katlı revak uzanır.
Dış avluda, caminin güneydoğusuna gelen kesiminde bulunan hünkâr kasrı bağımsız bir yapı olarak ele alınmıştır. O güne kadar hünkâr kasrı camiye bitişik bir mekân olarak yapılırdı. Hünkâr kasrının bu yeni konumu önemli bir değişikliktir. Bir rampayla çıkılan hünkâr kasrı mihrap duvarının doğu köşesindeki hünkâr mahfiline revaklı bir geçitle bağlanır. Sultan Ahmed Camisi’nin bir başka önemli özelliği de altı minareli olmasıdır. Bu minarelerden iç avlunun dış köşelerine yerleştirilenleri iki, caminin dört köşesinde yer alanlar ise üç şerefelidir.
Caminin kuzeydoğu köşesinde ve Ayasofya yönünde medrese, I. Ahmed, annesi ve oğullarının yattığı türbe ile sıbyan mektebi bulunur. Klasik üslupta bir yapı olan medresenin. orta avlusu kubbeli revakların arkasına yerleştirilmiş odalarla çevrilidir. Duvarları dıştan mermer kaplı olan Sultan Ahmed Türbesi’nin içi çinilerle bezenmiştir. Kare planlı, kubbeli ve önü revaklı olan bu yapının kapısı sedef kakmalıdır. Arasta, caminin güney duvarının ilerisinde bulunmaktadır. Sipahiler Çarşısı adıyla bilinen arasta doğu-batı doğrultusunda, üzeri açık bir yolla bunun iki yanındaki tonozlu dükkân sıralarından oluşur. Günümüzde, arastanın doğu ucu onarılarak turistik bir çarşı haline getirilmiş, öbür bölümleri ise Mozaik Müzesi yapılmıştır. Sultanahmet Meydan’nın batı ucundaysa, mutfak, kiler ve fırın yapılarından oluşan imaret ile bitişiğindeki hamamıyla darüşşifa külliyenin bir başka yapı topluluğunu oluşturur. Külliyedeki üç sebilin ikisi cami dış avlusunun Sultanahmet Meydam’na açılan kapılarının yanında, biri de arastanın doğu ucundadır.