Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Tropik Bölgeler

  • Okunma : 351
Tropik Bölgeler Resim

Ekvatorun kuzeyindeki Yengeç dönencesi ile güneyindeki Oğlak dönencesi arasında kalan bölgelere dönenceler
arası ya da tropik bölgeler denir.

    Yeryüzünde, güneş ışınlarının yılın belirli zamanlarında tam dik olarak geldiği yerler yalnızca tropik bölgelerdir. Bu nedenle, yağış ve öbür iklim özellikleri yer yer değişmekle birlikte, bütün tropik bölgelerin iklimi çok sıcaktır. Bu özellik bölgenin bitki ve hayvan varlığını belirleyen önemli bir etkendir.

Tropik Bölge Hayvanları

Tropik bölge hayvanları, bitki örtüsü ve iklim koşullarına bağlı olarak belli bazı farklılıklar gösterir. Ama ister karada, ister suda yaşıyor olsun, tropik bölge hayvanlarının topluca değerlendirilmesinde ortaya çıkan güçlükler, öbür hayvanlarla olan farklarının tam olarak anlaşılmasını da engellemektedir.

    İncelemeler tropik bölge hayvanlarının genellikle daha parlak renkli, daha iri yapılı ve hem tür, hem sayı bakımından çok olduğunu göstermektedir. Ayrıca şaşırtıcı özellikteki hayvanların çoğu tropik bölgelerde yaşar. Ama bu sonuçların gerçeği tam olarak yansıttığı söylenemez. Sürekli yapılacak yöresel araştırmalarla varılan sonuçların doğrulanması zorunludur.

    Tropik bölgelerden Amazon havzası, Kongo ve Asya’nın güneydoğusundaki sık ormanlar tümüyle keşfedilmemiştir. Yeryüzünde yeni iri yapılı hayvanların bulunması olgusuna hemen hemen yalnız tropik bölgelerde rastlanmaktadır. Batı Hint Adaları’nda iki kemirici Orta Afrika ormanlarında dev orman yaban
domuzu, okapi ve goril, Asya’nın güneydoğusunda dev panda ve takin gibi hayvanların yaşadığına ilişkin bilgiler bilim dünyasına ancak 19. yüzyılda ulaşabilmiştir.

    Yakın dönemlerde ılıman bölgelerde de yeni hayvanlar bulunmakla birlikte, bilim dünyası için tümüyle yeni hayvanların ortaya çıkarıldığına ilişkin haberlerin çoğu, girilmesi son derece güç tropik bölge ormanlarından gelmiştir.

    Tropik bölge hayvanları yalnızca Yengeç ve Oğlak dönenceleri arasında bulunmaz. Örneğin tipik bir tropik bölge hayvanı olan aslan, yok edilmeden önce Eskidünya’nın büyük bir bölümünde yaşıyordu. Avrupa’da İS 80-100’e kadar aslanlar serbestçe dolaşmaktaydı. Afrika’nın kuzey ve güney kesimlerinde ise aslan 20. yüzyılın başlarında yok edildi.

    Tropik bölge hayvanlarına ilişkin temel belirlemelerden biri bu hayvanların öbür bölgelerde yaşayanlardan daha parlak renkli oluşudur. Ilıman bölgelerde parlak renkli kelebekler, öbür böcekler, yalıçapkını ve alakarga gibi kuşlar bulunmakla birlikte, tropiklerdeki kadar göz alıcı böcekler ve kuşlar yoktur. Örneğin, Amerika’nın tropik bölgelerinde yaşayan Morpho cinsinden kelebekler parlak renklerinden ötürü sık sık resimlere konu olmuştur. Ayrıca papağan, cennetkuşu ve kolibri gibi tropik bölge kuşlarının renkleriyle boy ölçüşebilecek hiçbir ılıman bölge kuşu yoktur.

    Aynı durum bir ölçüde memeliler arasında da görülür. Zebra, zürafa ve samur antilobu gibi hayvanların renk ve desenleri son derece dikkat çekicidir. Afrika yaban köpeği gibi hayvanların alaca postları, aynı familyanın kuzeyde yaşayan, kurt gibi üyelerinin postlarıyla belirgin bir zıtlık oluşturur.

    Özetlemek gerekirse, belki de tropik bölgelerde yaşayan böcek, kuş ve dörtayaklı iri hayvanların çoğu ılıman bölgelerdekilerden daha parlak renkli değildir. Ama en parlak renkli tropik bölge hayvanlarıyla hiçbir ılıman bölge hayvanı boy ölçüşemez.

    Renklerde görülen canlılık denizde yaşayanlarda da gözlenebilir. Tropik bölge balık, yengeç ve denizanalarının büyük bölümü kuzey denizlerindekilere çok benzese bile, mercan resifleri arasında yaşayan birçok balık türünün görkemli renkleri yanında öbür bölgelerdeki balıklar sönük kalır.

    Tropik bölgelerde yaşayan hayvanların genellikle daha iri olduğu savı ilk bakışta doğru görünebilir. Gerçekten filler, suaygırları, gergedanlar, dev kaplumbağalar, uzunluğu 8 metreyi aşan anakonda ve piton gibi yılanlar tropik bölgelerde yaşar. Tropik bölge denizlerinde birçok iri köpekbalığı türü dolaşır. En iri kara hayvanları tropik bölgelerde bulunmakla birlikte, coğrafi dağılımı sıcak bölgelerden soğuk bölgelere kadar uzanan türlerin daha iri bireyleri soğuk bölgelerde görülmektedir.

    Örneğin boz ayının Sibirya’da yaşayan bireyleri Anadolu ve Ortadoğu’da görülen bireylerinden daha iridir. Alaska’da bulunan ve Kodiak ayısı olarak tanınan boz ayılar ise karada yaşayan bütün etçil memelilerin en irisidir.

    Öte yandan en iri böcekler tropik bölgelerde yaşar. Güney Amerika’daki gergedanböceklerinin uzunluğu 15 santimetreyi aşabilir. Güneydoğu Asya’da yaşayan Atlas kelebeğinin kanat açıklığı 30 cm dolayındadır. En iri örümcekler gene tropik bölgelerde yaşar.

    Filler yaşayan en iri kara hayvanlarıdır. Ama eskiçağların filleri olan mastodon ve mamutlar çok daha iri yapılıydı. Bu hayvanlar Avrupa’nın soğuk bölgelerinde, Kuzey Amerika ve Asya’nın kuzey kesimlerinde yaşıyordu. Üstelik varlığını sürdürebilmiş en iri hayvanlar olan mavi balinalar kutuplara yakın denizlerde yaşamakta, yalnız üreme mevsimlerinde tropik bölge denizlerine göç etmektedir.

    Batıda tropik bölge hayvanlarının daha iri olduğu görüşünü yaygınlaştıran başlıca iki neden vardır. Bunlardan biri, Afrika ve Hindistan’da yakın dönemlere kadar sürdürülen yabanıl hayvan avlarının tropik bölgelerde iri hayvanların yaşadığı inancını pekiştirmiş olmasıdır. İri hayvanların 19. yüzyıl sonlarına doğru Avrupa ve Kuzey Amerika’da yok edilmesi de dikkatlerin tropik bölgelere çevrilmesi sonucunu doğurmuştur. Gerçekte, Kuzey Amerika ve Avrasya’nın kuzeyinde yaşayan bizonlar boyutları bakımından tropik bölgelerdeki toynaklı memelilerden hiç de geri kalmaz.

    Ilıman bölgeler insanlık tarihinde en büyük gelişmelere sahne olmuştur. Toplumların gelişme süreci aynı zamanda yabanıl yaşamın geri döndürülemez biçimde yok edilmesine yol açmıştır. Bu gerçeği göz ardı etmek doğaya bakışımızda önemli yanılgılara neden olacaktır. Genel olarak bazı hayvan türlerinin tropik bölgelerde, bazılarının ise soğuk bölgelerde daha iri yapılı olduğu söylenebilir. Sürüngenler tropik bölgelerde daha iridir. Bunlar arasında dev yılanlar, kelerler, timsahlar ve kaplumbağalar yer alır.

    Aslan, kaplan gibi, kedigillerin tropik bölgelerde yaşayan üyeleri daha iridir. Yaban köpekleri ve kurtlar gibi, köpekgillerin kuzeyde yaşayan üyeleri ise daha iridir. Devekuşu ve emu gibi en iri kuşların tropik bölgelerde yaşadığı söylenebilir. Ama ılıman bölge içinde yer alan Yeni Zelanda’ya özgü moalar yakın dönemlerde insanların öldürüp yok ettikleri iri kuşlardır.

Öğle Güneşi Altında Yaşam

Tropik bölgelerde öğle saatlerinde yükselen sıcaklık tüm canlıları değişik biçimlerde korunmaya zorlar. Bu saatlerde hayvanların çoğu gölgelik yerlere sığınır ya da uyumaya çekilir. Çölde yaşayan hayvanlarda sıcaktan
kaçma davranışı çok belirgindir.

    Tümüne yakın bölümü geceleri dolaşmaya çıkan bu hayvanların gün boyunca kullandıkları barınaklar ya oyuklar ya da küçük olanlarına gizlenme olanağı veren taş altları ve kaya çatlakları gibi yerlerdir.

    Kışları soğuk geçen ülkelerde birçok hayvan dondurucu soğuklardan kış uykusuna yatarak kurtulur. Tropik bölgelerdeki birçok hayvan ise yaz geldiğinde uykuya yatar. Yaz uykusu olarak bilinen bu davranışa akciğerli balıklar, bazı kurbağa ve yılan türleri gibi çeşitli hayvanlarda rastlanır.

    Soğuk bölgelerde yaşayan bazı hayvanların kış boyunca yaşamlarını güvence altına alan kalın postları vardır. Kalın postlu hayvanlar tropik bölgelerde de bulunur. Bu durum gerçekte hiç de şaşırtıcı değildir. Çünkü uzun ve sık kıllar ya da yünden oluşan örtü yalıtım işlevi görerek yalnız soğuk havalarda gövde
sıcaklığının korunmasını sağlamaz, sıcak havalarda dıştaki ısının içeriye geçmesini de engeller. Örneğin deve sık kıllı postu sayesinde gecenin aşırı soğuğu ve gündüzün aşırı sıcağından korunur. Aynı durum maymunlar ve öbür tropik bölge hayvanları için de söylenebilir.

    Tropik bölge hayvanlarının hem tür, hem birey sayısı bakımından çok zengin olduğu belirtilmektedir. Bu kanıtlanması güç ve oldukça tartışmalı bir varsayımdır. Kutup bölgelerinde tür sayısı çok azdır. Ama her türe giren hayvan sayısı hiç de azımsanamaz. Örneğin fok ve penguenlerin milyonları bulan sayısı, yaşamın yalnız tropik bölgelerde çok yoğun olmadığının bir göstergesidir. Ayrıca soğuk denizler balık, kalamar ve yengeç, kril, denizyıldızı gibi daha basit yapılı hayvan varlığı bakımından zengindir.

    İnsanlar ılıman bölgelerde yabanıl hayvanları önemli ölçüde yok ettiğinden tropik bölge hayvanlarının sayısıyla karşılaştırılmaları güçleşmiştir. Ama tropik bölgelerde eskiden Kuzey Amerika’ya yayılmış bizonlardan daha çok av hayvanının bulunmadığı söylenebilir. Bu hayvanlar Avrupa’dan gelen göçmenlerin baskısı altında kalmış ve milyonlarcası öldürülmüştür.

  Tropik bölgelerde tartışmasız en bol bulunan hayvanlar böceklerdir. Böcekler tropik bölgelerde kış soğuğuyla karşılaşmadan ve her mevsim yeterli bitkisel maddeler bularak aşırı çoğalabilme olanağını elde etmiştir.

Tropik Bitki Örtüsü

Tropik bölgeler güneş ısısının yoğunlaştığı yerler olduğundan dünyanın en sıcak bölgeleridir. Bu bölgelerin bazı bölümleri dünyanın öbür yerlerinden çok daha fazla yağmur alır. İşte bu yüzden, tropik bölgelerin bol yağışlı, sıcak kesimlerinde gür yağmur ormanları yeşermiş, buna karşılık çok az yağış alan kavurucu sıcaklıktaki kesimleri ise kızgın çöllere dönüşmüştür.

    Tropik bölgelerin bitki örtüsü 150 bini aşkın bitki türünden oluşur. Buna her yıl, bulunan yüzlerce yeni bitki türü eklenir. Örneğin, çok zengin bitki örtüsüne sahip bir tropik ülke olan Brezilya’da eski kaynaklara göre 22.767 bitki türü bulunduğu kayıtlıdır; oysa, günümüzde gerçek sayının bundan çok yüksek olduğu
bilinmektedir. Buna karşılık, Borneo’da 10 bin, daha fakir bir bitki örtüsüne sahip olan Nijerya’da ise 6.000 bitki türünden söz edilir.

    Dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi tropik bölgelerde de bitki örtüsünün yapısı sıcaklığa, yağmura, toprağa ve yüksekliğe bağlı olarak değişir. Örneğin, kavurucu sıcakların hüküm sürdüğü yerlerdeki bitki örtüsü yağışlı bölgelere göre çok fakirdir.

Yağmur Ormanları

Yağmur ormanları yıl boyunca yağmur alan, aşırı sıcak düzlüklerde gelişir. Güney Amerika’daki Amazon
Irmağı ile Orta Afrika’daki Kongo Irmağı havzalarında, Malakka Yarımadası’nda, Endonezya’da, Borneo’da ve benzeri bölgelerde binlerce kilometre karelik alan yağmur ormanlarıyla kaplıdır. Bu ormanların çoğunda, Avrupa’daki meşe ya da çam ormanlarında olduğu gibi bir ya da birkaç değil, yüzlerce değişik bitki türü yetişir.

    Yağmur ormanlarında yetişen ağaçlar en çok 45-60 metre boylanır. Bunların taçları, yani gövdenin dal, yaprak ve çiçekleri taşıyan üst bölümü genellikle tırmanıcı bitkiler tarafından kaplanarak güneş ışınlarının sızmasını engelleyecek kadar sık dokulu bir örtü oluşturur. Bu yüzden, ormanın alt katmanlarında loş bir ışık vardır ve burada otsu bitkiler ile alçak boylu ağaçlar yetişir.

    Tropik ağaçların düzgün, grimsi gövde kabuklarının dış görünümü birbirine benzer; oysa kesildiğinde ortaya çıkan renkler çok değişiktir. Örneğin, bir ağacın kabuğunun iç katmanı pembe, öbürününki kahverengi olabilir.
Bazı ağaçların gövde kabukları kesildiğinde kan renkli bir sıvı akar; oysa tropik ağaçların çoğu sütsü bir özsu içerir. Güney Amerika kökenli kauçukağacının (Hevea) sütsü özsuyundan (lateks) doğal kauçuk elde edilir.

    Tropiklerdeki bazı ağaçların gövdeleri tabana doğru genişleyerek payanda biçimini almıştır. Ağaçlar bu haliyle, bir kaide üzerinde yükselen heykellere benzer. Çiçeklerin yapraklı dallarda değil, doğrudan gövdenin üzerinde açması da gene yağmur ormanlarına özgü ilginç bir özelliktir. Örneğin, Güney Amerika’daki tropik ormanlarda yabani olarak yetişen kakao ağacının çiçekleri böyledir.

    Yağmur ormanlarındaki ağaçların çoğu yapraklarını dökmediğinden sürekli yeşil kalabilmektedir. Bununla birlikte, yılın çok kısa bir döneminde yapraksız kalanlara da rastlanır. Bu ormanlardaki bitkilerin, özellikle de ormanın alt katmanlarında yetişenlerin yaprakları dünyanın öbür bölgelerine özgü bitkilerin yapraklarından çok daha büyüktür. Örneğin, tropik bir bitki olan muzun uzunluğu 3-3,5 metreye varan dev yaprakları vardır. Ayrıca, yapraklar derimsi yapılı, kenarları düz ve dikdörtgene yakın oval biçimlidir.

    Tropik ağaçların genellikle iri ve alımlı çiçekler açtığı düşünülür. Oysa, iri, pembe çiçekler taşıyan jakaranda ağacı gibi bazı ayrıksı örnekler dışında, yağmur ormanlarındaki çiçeklerin çoğu yeşil, beyaz ya da kahverengi, ufak ve gösterişsizdir.

    Ilıman iklimli bölgelerde yetişen ağaç türlerinin (örneğin köknar, çam, huşağacı) büyük bölümüne tropiklerde rastlanmaz. Ama, baklagiller familyasından bazı ağaçlar bolca yetişir.

    Tropiklerdeki en yaygın bitki gruplarından biri de palmiyelerdir. Hemen her yere dağılmış olan bu bitkilerin her bir çeşidi belli bir yöreye özgüdür. Batı Afrika kökenli yağ palmiyesinden margarin ve sabun yapımında kullanılan bir sıvı yağ, Asya’ya özgü sagu palmiyesinden ise nişastalı bir gıda maddesi elde edilir. Aynca, başka palmiye türlerinden de gıda kaynağı ya da yapı gereci olarak yararlanılır.

    Yağmur ormanlarının en tipik üyeleri olan tırmanıcı bitkilerin sayılamayacak kadar çok çeşidi vardır. Bazılarının yassılaşarak kurdele benzeri bir görünüm alan odunsu gövdeleri öylesine uzundur ki, bunlardan ırmakların üzerine asma köprü yapılabilir. Tırmanıcı bitkilerin bazısı son derece alımlı çiçekler taşır.

    Tropik ormanları ılıman ormanlardan ayıran en önemli özelliklerden biri de epifit bitkilerdir. Başka bitkilerin üzerinde yaşayan epifit bitkiler, besinlerini konak bitkiden sağlayan asalak bitkilerle karıştırılmamalıdır. Çünkü, epifitler besinlerini tümüyle kendileri üretirler ve üzerinde bulundukları bitkiden yalnızca destek olarak yararlanırlar. Tropik ormanlarda bir ağacın, dallan üzerinde bulunan pek çok epifit bitkiyle birlikte yaşamını sürdürmesi son derece olağandır. Tropiklerin en yaygın epifitleri orkidelerdir. Bromeliaceae familyasının üyeleri ile bazı eğreltiotu ve yosun türleri de ağaç ya da kayaların üzerinde epifit olarak yaşar. Tropiklerde sürekli yeşil kalabilen ağaçların yapraklarının üst yüzeyinde genellikle yeşil ya da gri lekeler bulunur. Bu yapraklara bir büyüteçle bakılacak olursa, lekelerin aslında yaprak yüzeyinde yaşayan minik ciğeryosunları ya da likenler tarafından oluşturulduğu görülür. Bir çeşit epifit yaşam biçimi olan bu olaya ılıman iklimlerde hiç rastlanmaz.

    Yağmur ormanlarının tabanı çalı ve ağaç fidanlarıyla kaplıdır. Çayır otları gibi küçük otsu bitkiler hiç bulunmaz, buna karşılık geniş yapraklı birkaç otsu bitki türü yetişir.

    Tropik ormanlarda yetişen binlerce bitki türünün yalnızca küçük bir bölümünden besin kaynağı olarak yararlanılır. Bu ormanlara özgü çok sayıda iri meyveli ağaçtan ancak birkaçının meyvesi yenebilir niteliktedir. Örneğin, Güney Amerika ormanlarında yabani olarak yetişen papav ağacı bunlardan biridir; genellikle
dallanmayan gövdesi ve iri, elsi yapraklarıyla dikkati çeken bu küçük ağacın kavuna benzeyen tatlı meyveleri vardır. Guava ve ananas Amerika kökenli, ekmekağacı ve mango Asya’ya özgü tropik meyvelerdir. Bütün dünyada yaygın olarak tüketilen kahve de gene tropik bölgelerde yetişen bir üründür. Yam (Asya), manyok ve tatlıpatates (Amerika) gibi bazı tropik bitkilerin ise bol nişastalı kökleri yenir. Bu bitkiler tropik bölgelerde yaşayan halkın temel gıda maddelerini oluşturur. Günümüzde, bu bitkilerin çoğu tropik bölgelerde yaygın olarak yetiştirilmektedir.

Bataklıklar ve Irmak Ormanları

Tropik bölgelerin çamurlu kıyı kesimlerinde, çamur birikintilerinin yığıldığı ırmak ağızlarında ve bataklıklarda mangrov ormanları bulunur. Bu ormanlardaki ağaçların tabanı genellikle denizin yükseldiği dönemlerde suyun altında kalır. Bazı mangrov ağaçları yerin üstünde köklenir; ağaçlar bu haliyle tıpkı, uzun tahta bacaklar üzerinde duran bir insanı andırır. Bazı ağaçlar ise ana köklerin hava almasını sağlayabilmek için tabandaki çamurlu katmandan yukarıya doğru yan kökler geliştirir. Mangrov ormanlarında yağmur ormanlarındakinden çok daha az bitki türü vardır. Epifit ve tırmanıcı bitkiler ender olarak bulunur. Mangrov bataklıklarında insanların yaşamasına uygun olmayan, son derece sağlıksız koşullar egemen olduğu için bu alanlarda genellikle yerleşimlere rastlanmaz.

    Tropik bölgelerde, mavi, sarı ve kırmızı nilüferler ile sumiğferi gibi bitkiler başta olmak üzere pek çok tatlı su bitkisi yetişir. Nilüfergillerden dev bir bitki olan Amazon nilüferi (Victoria regia) büyüleyici görünümüyle Güney Amerika’nın tropik sularında yaşar. Çapı bazen 2 metreye varan, iri bir tepsi görünümündeki dev yaprakları üzerinde bir bebeği taşıyabilir.

    Tropik ırmakların kıyıları bataklık ormanlarla ya da uzun boylu otlarla kaplıdır. Bunlar gerçekte kıyının sabit bir uzantısı olmadığından zaman zaman kıyıdan koparak akıntıya karışırlar ve bu halleriyle yüzen adacıkları andırırlar. Sudan’da Nil Irmağı üzerinde sıkça rastlanan bu tip oluşumlara sudd denir; bunlar su taşımacılığında sorunlar yaratır. Tropik ırmaklardaki kayalar siyah ya da koyu yeşil katmanlarla kaplıdır. İlk bakışta yosun katmanları sanılan bu bitki yığınları gerçekte yosunlar gibi basit yapılı bitkilerin değil, çiçekli bitkilerin oluşturduğu örtülerdir. Ekonomik açıdan çok değerli bir tarım bitkisi olan pirinç bir tropik su bitkisidir.

Dağ ve Muson Ormanları

Tropik bölgelerdeki dağların alçak yamaçları genellikle eğreltiotları ve epifitlerin bolca yetiştiği nemli ormanlarla kaplıdır. Daha yükseklerde menekşe, veronika ve centiyan gibi ılıman iklim bitkilerini de içeren çayırlık alanlar yer alır. Afrika’da özellikle Uganda ve Zaire sınırındaki Ruwenzori Sıradağlarında bozkırların tipik bitkilerini ağaç boyutundaki kanaryaotları ve dev lobelyalar oluşturur. Daha da yukarılara gidildikçe çayırlarda yer yer, yastıksı kümeler oluşturan, bodur Alp tipi bitkiler görülür. Özellikle And Dağları’nda bu
tip bitkiler boldur.

    Az yağışlı, uzun kurak mevsimlerin hüküm sürdüğü alçak kesimlere inildikçe sürekli yeşil kalabilen ağaçlar yerini yaprakdöken ağaçlara bırakır. “Muson ormanları” adıyla anılan bu ormanlar Asya’nın doğusunda bulunur. Bu ormanların en tipik bitkisi tikağacıdır. Muson ormanlarında ağaçlar uzun kurak dönemleri yapraksız geçirdikten sonra yağışlarla birlikte yeniden yeşerir. Bu olay tıpkı, ılıman bölgelerdeki ağaçların kışın uğradıkları değişime benzer. Yağmur ormanlarından farklı olarak muson ormanlarındaki ağaçların yaprakları küçük, gövdelerinin tabanında genişleme ve üzerinde çiçek oluşumu enderdir. Epifit ve tırmanıcı bitkiler hem çeşit olarak az, hem de seyrek olarak bulunur. İşte tüm bu özelliklerden ötürü muson ormanları tropik bir ormandan çok, ılıman bölge ormanlarını andırır.

Tropik Savanlar

Tropik bölgelerde binlerce kilometre karelik alan savanlar ve açık ormanlık alanlarla kaplıdır.
Savanlardaki ağaçlar genellikle 6-18 metre yüksekliğindedir ve yapraklarını döker. Kurak
mevsimlerde savanlarda, yangınlar sonucu yer yer kararmış, sarımsı kahverengi kuru otlardan ötürü ölü bir doğa görüntüsü egemendir. Ama yağmurların başlamasıyla birlikte birkaç hafta içinde her yer yeşile döner, ağaçlar ve çalılar çiçeklenir. Ortalama 1,5-3,5 metre arasında boylanan savan otlarıyla kaplı alanlarda dağınık ve seyrek öbekler halinde bulunan ağaçlar ırmak kıyılarında sıklaşır. Savanlarda yaşayan hayvanlar (örneğin antilop) kurak mevsimlerde su bulabilmek için sürüler halinde uzak yerlere göç ederler.

    Afrika’daki savanların büyük bölümü kurak mevsimlerde çıkan yangınlarla yok olur. Yangınlar genellikle ya otlar arasında saklanan av hayvanlarını ortaya çıkarmak ya da tarla açmak amacıyla başlatılır. Bu yangınlar
sırasında çok kalın kabuklu bazı ağaçlar dışında savanlardaki ağaçların çoğu yanıp kül olur. Otlar ise, yalnızca kuru topraküstü bölümleri yandığından tümüyle yok olmayıp yeniden yeşerir. Bu biçimde art arda çıkan yangınlarla savanlardaki ağaçlar giderek azalır, her yer otlarla kaplanır. Nitekim, tropik bölgelerdeki ağaçsız çayırların çoğunun yangınlar sonucunda oluştuğu sanılmaktadır.

    Savanlar ve çayırlarla kaplı alanlarda çok sayıda bitki türü bulunmasına karşın, bunlardan pek azı ekonomik açıdan önemlidir. Afrika savanlarındaki en dikkat çekici ağaçlar baobablardır. Fazla uzun boylu olmayan, ama gövdesinin genişliği bazen 9 metreye varan bu ağaçların çok uzun ömürlü olduğu söylenir. Savanlar son derece fakir bir toprak yapısına sahiptir; bu nedenle bir tarla en çok bir ya da iki kez ekilir. Bu bölgelerde yetiştirilen başlıca tarım ürünü darıdır.

Dikenli Çalılıklar ve Çöl

Yağışın iyice azaldığı bölgelerde savanlar ve çayırlar yerini dikenli çalılıklara terk eder. Toprağın yüzeyi yer yer seyrek çayırlarla kaplıdır. Ayrıca, dokularında bolca su depolayarak kurak iklimlere uyum sağlayabilmiş etli bitkiler de bulunur. Örneğin, Afrika’nın kurak kesimlerinde sütleğenler, Amerika da ise kaktüsler yaygındır.

    Yağışın hemen hemen tümüyle yok olması sonucunda da çalılar ve otlar giderek ortadan kalkar ve çöl kuşağı başlar.

Tropik Bölgeler Resimleri