Veteriner Hekimlik
Tıbbın uygulama alanı olan hekimlik, insan hastalıklarının önlenmesi, tanısı ve tedavisiyle ilgilenir; veteriner hekimliğin uğraşı alanı ise hayvan hastalıklarıdır. Bugün birçok ülkede veteriner hekimlik, tıpta olduğu gibi özel eğitim gerektiren bir uzmanlık dalıdır. Veteriner hekim ünvanı ve çalışma izni de yalnızca bu eğitimden geçerek diploma almış kişilere tanınır. Oysa yüzyıllar boyunca hasta hayvanların tedavisi, çiftçiler, çobanlar, nalbantlar ve seyisler gibi hayvan bakımıyla uğraşan kişilerin elindeydi. Bu insanlar, ustadan çırağa aktarılan bilgilerin, geleneksel halk kültürünün ve kendi deneyimlerinin ışığında hayvanların dertlerine çare bulmaya çalışırlardı.
18. yüzyılın ikinci yarısında ilk veterinerlik okullarının kurulmasıyla, veteriner hekimlik bir bilim dalı olarak gelişmeye başladı. Önce Fransa’daki Lyon kentinde, ardından Hannover, Stockholm ve Bologna gibi öbür Avrupa kentlerinde kurulan bu okulların en az 200 yıllık bir geçmişi vardır. Avrupa’dan bir yüzyıl sonra Türkiye’de de, özellikle ordudaki atların sağlığını korumak amacıyla askeri okullarda veterinerlik sınıfları açıldı. 1910’da bu sınıflardan Askeri Baytar Mektebi adıyla ayrı bir okul doğdu (çünkü o zamanlar veterinerlere “baytar” denirdi). 1921’de Mülkiye Baytar Mektebi ile birleşen bu okul, bugünkü Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nin de çekirdeğidir. Günümüzde, hayvancılığa öteden beri büyük önem veren Türkiye’deki veteriner fakültelerinin sayısı yediyi bulmuştur.
Veterinerlik Eğitimi
Veteriner olmak isteyenler her şeyden önce hayvanları sevmeli ve onlarla iyi anlaşabilmelidir. Aynca biyoloji, kimya, fizik ve matematik gibi bilim dallannda zorlu sınavların uygulandığı bu eğitim oldukça uzun ve güç, çalışma koşullan da genellikle ağırdır. Gene de veteriner fakülteleri birçok ülkede büyük rağbet görür ve bu mesleği seçenler pek çok alanda çalışma olanağı bulurlar.
Veterinerlik eğitiminin süresi Türkiye’de ve Avrupa ülkelerinin çoğunda beş, ABD’de yedi yıldır. Öğrenciler daha çok at, sığır, koyun, keçi, köpek, kedi ve tavuk gibi evcil hayvanların bakımını ve beslenmesini, anatomisini (vücut yapısını), fizyolojisini (vücudun ve organların işleyişini), patoloji ve mikrobiyolojisini (hastalıkları ve nedenlerini) öğrenirler. Daha ileri sınıflarda, hasta hayvanların tedavisi ve ameliyatı konusunda eğitim görürler. Bu arada, balıklar ya da hayvanat bahçelerinde beslenen hayvanlar gibi daha az bilinen türler konusunda bilgilerini artırırlar. Kuramsal dersleri başarıyla tamamlayan öğrenciler, fakülte kliniklerine ya da hayvan hastanelerine getirilen hasta hayvanların bakımıyla ilgilenerek ve hastanelerde staj yaparak uygulama alanında deneyim kazanırlar.
Meslek ve Çalışma Alanları
Yeni mezun olan veterinerlerin bir bölümü, kamu kuruluşlarında ya da özel kliniklerde pratisyen hekim olarak çalışmaya başlar. Genellikle deneyimli veterinerlerin yanında sürdürülen bu asistanlık döneminde, hayvanların genel sağlık sorunlarıyla ve bütün hastalıklarıyla ilgilenirler. Bazıları ise, diploma aldıktan hemen sonra ya da pratisyen olarak yeterince deneyim kazandığında belirli bir uzmanlık alanı seçer. Örneğin kimisi çiftlik hayvanlarının, kimisi hayvanat bahçelerindeki ender türlerin, kimisi de evlerde beslenen küçük hayvanların hastalıkları konusunda uzmanlaşır.
Daha başka olanaklar da vardır. Çünkü, hayvan sağlığını korumanın dışında, evcil hayvan soylarının ıslahı, hayvansal üretimin artırılması, salgın hastalıkların önlenmesi ve hayvansal besinlerin insan sağlığı açısından denetlenmesi gibi birçok konuda veterinerlere görev düşer. Bu yüzden, isteyenler veteriner fakültelerinde öğretim görevlisi olarak çalışmayı, isteyenler de ilaç ve gıda sanayisi kuruluşlarında ya da devlet eliyle kurulmuş araştırma enstitüleri ile laboratuvarlarmda görev almayı seçebilirler. Kuduz, ruam ve şap hastalığı gibi tehlikeli hayvan hastalıklarının yayılmasını önlemek, aşı ve serumları hazırlamak bu enstitülerdeki veterinerlerin görevidir.
Pratisyenliği seçen bir veteriner hekimin günleri, en az doktorlarınki kadar yoğun bir çalışma temposu içinde geçer. Özel kliniklerde çalışanlar, küçük ev hayvanlarının muayene ve tedavisini bu kliniklerde yaparlar. Ama bazen, çok hasta olan hayvanlara bakmak üzere evlere ya da at, sığır gibi büyük hayvanları muayene etmek üzere çiftliklere gitmeleri gerekir. Örneğin trafik kazası geçirmiş bir köpeğin ya da doğum yapmak üzere olan bir ineğin yardıma gereksinimi vardır. Kullanılan ilaç ve araçların çoğu, doktorların insanlar için kullandıklarıyla aynıdır. Örneğin yaralı bir hayvanın kemiklerinde kırık olup olmadığını anlamak için röntgen filmi çekilir, yaralar dikilir, gerekiyorsa ameliyat uygulanır ve bulaşıcı hastalıklara karşı aşı yapılır. Veterinerlerin görevi her şeyden önce hasta hayvanları iyileştirmek ve sağlıklı hayvan soylarının yetişmesini sağlamaktır. Ne var ki, tedavi edilemeyecek kadar yaşlı ya da iyileşemeyecek kadar ağır hasta olan hayvanların acı çekmesini önlemek üzere yaşamlarına son vermek de gene veterinerlere düşer. Hayvanların yavrulamasını engellemek için sahiplerinin isteğiyle yapılan kısırlaştırma ameliyatları da özellikle ev hayvanlarına çok sık uygulanır.
İlaç önermek ve ameliyat yapmak dışında, hayvanların hastalıklardan korunması ve sağlıklı yaşaması konusunda sahiplerini bilgilendirmek de veterinerlerin görevidir. Örneğin, köpek yavrularını gençlik hastalığı ya da leptospiroz gibi ölümcül ve tehlikeli hastalıklara, atları tetanosa, koy unları da bütün sürüyü sarabilecek salgın hastalıklara karşı aşılamak gerekir. Ayrıca çiftliklerdeki beslenme ve barınma koşullarını iyileştirecek öneriler getiren bir veteriner, hem hayvanların sağlığını güvenceye alır, hem de bu hayvanlardan sağlanan ürünlerin niteliğini ve miktarını artırır.