Avustralya Edebiyatı
Avustralya Edebiyatı,İngiliz dilindeki, yazılı Avustralya edebiyatı Avrupalılaşın kıtaya varmalarından 50 yıl sonra, 1788'de başlamıştır. Bu tarihten çok daha önceleri, yerli AvustralyalIların zengin ve çok çeşitli sözlü gelenekleri vardı; ne var ki bunlar günümüze kadar ulaşamamıştır.
AvrupalIların adaya yerleşmesinden on yıl sonra, Avrupalıların etkisiyle yeni gelenekler ortaya çıktı, şarkı ve baladların konularında İngiliz ve İrlanda ürünleri örneksenmeye başlandı. Ciddi yazarlar bile kendi deneyimleriyle yeni ve garip düzenin, gelenekleri arasındaki benzerlikleri araştırdılar. Daha sonraları yavaş yavaş bölgesel yapıtlar gelişti.
Sömürge dönemi:Şiir ve roman XVIII. ve XIX. yy'larda daha çok Avustralya'nın dışında yazıldı. Bu yapıtlar genellikle Avustralya'ya özgü fakat özgün olmayan ürünlerdi; konuları, genellikle, orman yangınları, düşmanlar, Avustralya yerlileri, kaçak mahkûmlar,¡kıtanın hayvanları ve bitkileriyle ilgiliydi. Henry Kingsley beş yıl Avustralya'da kaldı ve 1859'da Avustralya düzyazısının başlangıcını belirleyen The Recollections of Geoffry Hamlyn (Geoffry Hamlyn'in Anıları) adlı yapıtını yayımladı. Yazar, kitabına, İngiliz toplumuna özgü geleneklerin Avustralya'da geçirdiği değişimi anlatan bir klavuz kitap niteliği vermeye çalıştı. En güzel ilk Avustralya romanı, 1874'de Marcus Clarke'ın tarihi kaynaklara dayanarak yazdığı, mahkûmların yaşamını anlatan romandır. Mahkûm teması o dönemlerin en önemli konusuydu.
Charles Harpur ile Henry Kendall gibi sömürge şairleri İngiliz edebiyatı geleneklerini (özellikle doğu şiirleri) yerel türlerle kaynaştırmk için çaba harcadılarsa da pek başarılı olamadılar. XIX. yy'ın sonunda sömürge dönemi kapanmaya başladı. Yazarlar daha bireysel ve çevreleriyle daha az ilgilenir hale geldiler. Yerli okur nüfusu arttı ve yayıncılıkta büyük gelişmeler sağlandı. 1880'de, Sydney'de yayımlanan Bulletin gibi magazinler kurulmaya başlandı ve özellikle kırsal yaşamla ilgili kısa öyküler ve şiirler kaleme alındı.
Ulusçu dönem: XIX.yy'ın sonunda siyasal ulusçuluk, 1901'de Avustralya'nın Commonwealth'a girmesini sağladı ve bu da edebiyata yansıyarak AvustralyalI yazarların Avustralya'ya özgü konulara yönelmelerine yol açtı. Bu dönemde işlenen konular arasında, eşitlik, yalnızlık, bireycilik ve pragmacı maddecilik da vardı. Henry Lawson ile Barbara Baynton kısa öykülerde, Tom Collins ve Miles Franklin romanda bu ulusçu dönemdeki gelişmelerde oldukça önemli rol oynadılar. Dönemin en ünlü romanı, Rolf Boldrewood (Thomas Alexander Browne'in takma adı)yazdığı Robbery Under Arms (Silahların Gölgesinde Soygun, 1880) daha erken bir dönemin ürünüdür ve orman haydutlarının serüvenlerini anlatır.
Modern dönem: Christopher Brennan yüzyılın sonuna doğru yayınlamaya başladığı şiirleriyle Avustralya şiirine önemli bir atılım kazandırdı. Bundan sonra yetişen AvustralyalI yazarlar ya İngiltere'yi terk eden İngilizler ya da herhangi bir yerdeki edebi gelişmelerden habersiz sıradan halk adamları arasından çıktı. Brennan Avrupa'da uzunca bir süre yaşamıştı; dolayısıyla, edebiyattaki gelişmeleri yakından izleme olanağı bulmuş ve Fransız sembolizmini çok iyi tanıma şansı elde etmişti. Brennan'ın yapıtları, Avustralya edebiyatına kozmopolit, karmaşık bir giriş yaptı ve yerel yazarların uzaklardaki modern çalışmalardan haberdar olmalarını sağladı.
Henry Handel Richardson (Ethel Florence Richardson'un takma adı), Vance Palmer, Martin Boyd, Christian Stead gibi diğer önemli yazarlar, yapıtlarını çoğunlukla Avustralya'nın dışında verdiler. İkinci Dünya Savaşı'ndan çok kısa bir süre sonra Avustralya edebiyatı gelişmesinde bir duraklama oldu: Gene eski tarzlara dönüldü ve yayımlanan yapıtların sayısı azaldı.
Günümüz edebiyatı: Ulusal edebiyatta en önemli olay, 1973'te Patrick White'in Nobel Edebiyat ödülü almasıyla yaşandı. Yapıtında uluslararası konuları işlemesine karşın yazar, gene de diğer yazarların dikkatini çekti ve onları etkiledi. Thomas Keneally'nin The Chant of Jimmie Blacksmith (Jimmie Blacksmith'in Şarkısı) adlı beyazları konu alan yapıtını, İkinci Dünya Savaşı'ndaki Almanya'yı anlatan Schindler's List (Schindler'in Listesi) izledi. Yazar bu sonuncu kitabıyla da 1982 İngiliz Kitap Ödülü'nü kazandı.
James McAuley, Judith Wright, Peter Porter gibi şairler Avustralya'da ve diğer ülkelerde de ünlenmişlerdir. Ray Lawler'in 1955'te yazdığı Summer of the Seventeeth Dool (Onyedinci Bebeğin Yaz Uyanışı) adlı oyun, Avustralya dramasının uluslararası alanda tanınmasını sağlamıştır.
Kadın yazarlar arasında, şimdi oldukça ünlü olan Colleen McCullough, Avustralya'nın geçmişini konu alan bir destan yayınladı; The Thorn Birds (Diken Kuşları, 1977). Uzun süredir roman yazan Janet Frame kitap yazmaya devam etmekte ve adını uluslararası alanda duyurmaktadır. Son dönemin, daha az tanınan kadın yazarları arasında, Dorothy Hewett, Thea Astley -romanlarından üç tanesi Miles Franklin Ödülü kazanmıştır- Elizabeth Jolley sayılabilir. Germaine Greer ise son dönemin feminist yazar ve eleştirmenleri arasında baş sırayı almaktadır.
Her ikisi de şair olan David Malouf ve Rodney Hall, düz yazı yapıtlarıyla, uluslararası alanda ün kazanarak birçok ülkede okuyucu edindiler. Malouf'un romanlarından en başarılısı ilkel dönemi anlatan An İmaginary Life'dır (Hayali Yaşam, 1978). 1984'te yayınladığı Harland's Half Acre (Harland'ın Yarım Dönümü) de yazarın önemli yapıtları arasında yer alır. Hall'in ibüyük ansiklopedik romanı Just Relations (Doğru İlişkiler) ise 1983'te yayımlanmıştır.