Büyük Ekonomik Bunalım
Büyük Ekonomik Bunalım, 1930 yıllarında ABD'de başlayıp, öbür ülkeleri de hızla etkileyen ekonomik bunalımı belirten terim. Büyük Ekonomik Bunalım, boyutları ve sonuçları açısından, günümüze kadar yaşanmış en büyük bunalımdır. Doruğa ulaştığı 1933 yılında, ABD'de her 4 işçiden biri işsiz kalırken, öbür ülkelerde de işsizlik % 15-% 25 arasında artmış, dolayısıyla Büyük Ekonomik Bunalım, Batı kapitalizmini ve toplumlarını kökünden sarsmıştır.
Ekonomik yönü: 1920'lerin bolluk döneminde Başkan Calvin Coolidge, "Amerika'nın işi ticarettir" demişti. Ama 1920 yıllarında ticaretin büyük ölçüde gelişmesine karşın, özellikle tarım kesiminde bazı duraklamalar vardı. Darboğaza giren öbür kesimler kömür çıkarma, demiryolları ve dokuma sanayisiydi. 1920 yıllarında, yılda ortalama 600 banka ve binlerce işyeri kapanmaya başlamıştı. 1928'de inşaat kesiminde çalışmalar tam anlamıyla durmuştu. 1924-29 yılları arasında borsa endekslerinin hızla tırmanmasının aslında gerçek anlamda ekonomik durumla ilgisi yoktu. Üstelik borsa ve emlak piyasasındaki gelişmeler birçok sorunu da birlikte getirmişti. 24 Ekim 1929'da New York borsasının çökmesi, birçok uzman tarafından Büyük Ekonomik Bunalım'ın başlangıcı sayılmasına karşın, aslında bunalımın başlangıcı değildi; yalnızca, varolan bunalımı gözler önüne sermişti.
1930'da bunalımın daha da şiddetlenmesine karşın, çok az insan durumun ciddiliğinin farkındaydı. Oysa ekonomik gelişme durmuş, iflaslar ve panikler baş göstermişti. Teknoloji, sağladığı iş olanağından çok, işsizlik yaratmıştı. Piyasada istenenin üstünde sunu durumu yaşanıyordu. Dış ticaret durmuştu. İşyerlerinin birbiri ardına kapanması ve işsizliğin artması sürdükçe, ABD'deki ekonomik çöküntü, ulusun büyük bir bölümü tarafından hissedilmeye başlandı. Bu arada Birinci Dünya Savaşı'nın yaralarını henüz saramayan birçok Avrupa devleti, bunalımdan daha da ciddi boyutlarda etkilendi.
Bunalım, Herbert Hoover'ın başkanlık döneminin (1929-33) sonuna doğru daha da hızlandı. Milyonlarca kişi evlerini, işlerini, paralarını yitirdiler. 1930-1933 arasında borsada % 80'lik bir düşüş yaşandı. 1929-32 yılları arasında 11 000 ABD bankası iflas etti. Bankaların toplam kaybı iki milyar dolar dolayındaydı. Yıllık ortalama büyüme hızı % 3,5 düzeyinde olan GSMH, 1929-32 yılları arasında % 10'luk düşüş gösterdi. Tarımdaysa durum tam a,nlamıyla bir yıkımdı: Çiftlik fiyatları aynı dönemde % 53 düştü.
Başkan Hoover, ekonomik bunalım için hükümetin yardım fonu düşüncesine karşıydı. En önemli girişimi, kurduğu Mali Yapılanma Birliği (1932) aracılığıyla, batmaya yüz tutan şirketlere kredi vermek oldu. Ama bu önlem yeterli olmadı ve 1932 seçimlerini Franklin D. Roosevelt'e karşı yitirdi.
Yeni Düzen: Bunalım yalnızca gelirleri değil umutları da azaltmıştı. Başkan olarak yaptığı ilk konuşmasında (Mart 1933) Roosevelt, "korkmamız gereken tek şey korkunun kendisidir" demekle işe başladı. Ama uygulamaya koyduğu Yeni Düzen (New Deal) sorunları azaltmakla birlikte, köklü bir çözüm getiremeyecekti.
Roosevelt önce, Ulusal Güçlenme Vakfı yoluyla, asgari ücret ve adil rekabet konularını ele aldı. Üretime istikrar kazandırmak ve 1929'dan sonra dalgalanmaya başlayan fiyatları dondurmak amacı güden tasarısı, küçük sanayi kuruluşlarının birleştirilmesini öngörüyordu. Ne var ki, Yüksek Mahkeme bu uygulamayı Anayasa'ya aykırı buldu (1935) ve tasarı yürürlüğe koyulamadı.
Roosevelt'in ikinci tasarısı, toplumsal hizmetler ve öbür hükümet harcamalarıyla ilgiliydi. Bu tasarı da olumlu sonuç vermedi: 1930'ların sonunda işsizlik oranı hâlâ % 17,2'ydi.
Roosevelt yönetiminin getirdiği bazı başka uygulamalarsa, ekonomik ve siyasal açıdan uzun vadede önemli ölçüde etkili oldular. Yeni Düzen'in bir parçası olan Sivil Kooperatifler, işsiz gençleri sokaklardan toplayarak ağaç dikmeye ve bataklıkları kurutmaya gönderdi. Hükümet, tarım kredisi uygulamalarıyla çiftlikleri kurtardı; konut kredisi uygulamasıyla birçok kişiyi ev sahibi yaptı. İstihdam tasarısıyla, niteliksiz işçilerden yazarlara ve müzisyenlere kadar yaklaşık iki milyon kişiye iş sağlandı. 1933-39 yılları arasında, karayolu ve kamu binalarının yapımı için yaklaşık 4 milyar dolar harcandı.
Bunalım yılları sırasında 1935'te yürürlüğe koyulan Ulusal İş İlişkileri Yasası'ndan sonra birçok yeni sendika kuruldu. John L. Lewis, Walter Renther, Philip Murray'ın çabalarıyla kurulan sanayi sendikaları, 1937'de çelik ve otomobil sanayileri kesimlerinde çok başarılı anlaşmalar imzaladılar. 1932'de 3 milyon olan sendikalı işçi sayısı 1941'de 10 milyona çıktı.
Siyasal ve Kültürel sonuçlar: 1930 yılları sonunda hükümetin aldığı önlemler, Yeni Dönem'e karşı çıkan Cumhuriyetçiler dahil, pek çok ABD vatandaşı tarafından olumlu bulundu. 1940'ta Cumhuriyetçiler'in başkan adayı Wendell Willkie, piyasada istikrarı sağlayan, sendikaları teşvik eden, sosyal güvenlik ve işsizlik konularını ele alan bu reformlara karşı olmadığını belirtti.
Bunalım, insanları ekonomik ve siyasal alanlarda yeni boyutlar yaratmaya zorladı. Senatör Huey P. Long "zenginliği paylaşın" sloganıyla birçok yandaş topladı. Sosyalist yazar Upton Sinclair, dengeli gelir dağılımı vaadiyle 1934'te Kaliforniya valiliğine seçilmeyi başardı. Aydın kesimden birçok kişi ve yazarlar, kapitalizmin öldüğünü savunarak, daha sol uçlara kaydılar: Birçoğu ABD Komünist Partisi'ne üye oldu.
Öbür ülkeler: Öbür ülkelerde bunalımın etkileri çok daha derin oldu. Uluslararası ticaret azaldıkça, ülkeler ekonomilerini güçlendirmek amacıyla kapalı ekonomi izleme yoluna yöneldiler. Siyaset alanındaysa aşırı sağ ve sol uçlara doğru bir kayma yaşandı. Almanya'da Adolf Hitler sahneye çıkarken, öbür Avrupa ülkelerinde sol kanat güçlendi. Büyük Ekonomik Bunalım ayrıca, kişiler ve hükümetler arasında güvensizliklere yol açtı ve İkinci Dünya Savaşı öncesi gerginliği artırdı. Bununla birlikte, savaş sırasında yapılan büyük askerî harcamalar, dünya ekonomisinin canlanmasını ve bunalımın sona ermesini sağladı.