Değerli Taşlar Ve Mücevherler
Değerli taşlar öteki minerallere oranla daha güzel, dayanıklı ve az bulunur olmaları nedeniyle daha değerlidir. Bazı kuyumcular elmas, yakut, safir ve zümrütü “değerli” , öbürlerini ise “yarı-değerli” taşlar olarak sınıflandırır. Bilimsel incelemelerin artmasıyla mineralojinin bir kolu bu konuyla ilgilenmeye başladı.
Eskiden bazı değerli taşları elinde bulunduranın geleceği görebileceğine inanılırdı. Değerli taşlarda, iyi ve kötüyü ayırt edebilme gücü olduğu bile sanılırdı. Taş suç işlediği düşünülen bir kişinin üstüne konur, o kişi suçluysa değerli taşın rengini yitirerek donuklaşacağına inanılırdı.
“Mücevherler Kralı” olarak nitelendirilen elmas, bilinen en sert mineraldir. Düzgün bir biçimde kesilip cilalandığında çok parlar ve güzelleşir. Hemen hemen saf karbondan oluşan basit bir kimyasal bileşimi vardır. Kırmızı yakut ve mavi safir, korindon adı verilen mineral grubu içinde yer alırlar. Nitelikli büyük taşlara ise çok ender rastlanır. Korindon, alüminyum oksidin kristalize olmuş durumudur. Kırmızı tonlarındaki taşlar yakut olarak adlandırılmıştır. Gökyakutun ise beyazdan hemen hemen siyaha kadar çeşitli renkleri vardır.
Güzel yemyeşil rengi ile zümrüt ve rengi gökyüzünü andıran gökzümrüt beril mineralinin iki ayrı çeşididir. Zümrüte rengini veren krom oksittir. Opal, yeşim, spinel, krizoberil, topaz ve mor yakut (ametist) öteki değerli taşlar arasındadır. Bu taşlarda renklerin çeşitliliği olağanüstüdür. Yeşim genellikle yeşil olarak bilinir ama beyaz, kahverengi, san, gri ve leylak rengi de olabilir. Bu ıenk çeşitliliği birçok başka değerli taşta da vardır. Kimi taşlar ısıtıldığında renk değiştirir; bu yöntemle sarı topaz tatlı bir pembeye dönüşür.
Değerli taşların yapılarını oluşturan mineraller inorganiktir, ama bazı organik kökenli olanları da değerli taş sayılırlar. Bunlardan en önemlisi incidir. Doğal inci ılık sularda yaşayan inci istiridyelerinde bulunur. Kültür incileri, canlı bir inci istiridyesinin içine küçük sedef bir boncuk yerleştirilerek elde edilir. Mercan ve kehribar değerli taş olarak kabul edilen öbür organik maddelerdir.
Yakut, gökyakut ve zümrüt gibi bazı değerli taşlar yapay olarak da üretilebilir. Bunlar, doğal taşların yapılarını oluşturan kimyasal karışımların ısıtılıp yavaşça soğutulmasıyla elde edilir. Renk vermek için de çeşitli metal oksitler katılır. 1955’te ABD’de yapay elmas üretilmeye başlandı. 1960’lara gelindiğinde ABD ve Güney Afrika sanayide kullanılan elmasın büyük bir bölümünü üretiyorlardı.
Renkli değerli taşları tıraşlayıp parlatanlara “hakkâk” (cevahirci) adı verilir. Elmas işlemede ise elmas kesicisi olarak adlandırılırlar. Değerli taşlara, ovma ve tıraşlamaya yarayan bir aşındırıcı içinde dönerek çalışan ufak disklerle biçim verilir. Taşın cinsine göre çeşitli aşındırıcılar kullanılır; ama elmas çok sert olduğundan çoğunlukla elmas tozuyla kesilir. Bazı değerli taşların yüzeyi düz, bazılarının ise kubbe biçiminde kesilir. Turkuvaz (firuze) ve opal gibi etkisi tümüyle rengine bağlı saydam olmayan taşların yüzeyi ya kubbe biçiminde kesilir ya da boncuk biçimi verilir.
Mücevherler
“Mücevher” terimi metal, fildişi, mine ya da değerli taşlardan yapılmış süs eşyaları için kullanılır. Bulunan ilk mücevherler binlerce yıl öncesinden kalan taş, deniz kabuğu, diş gibi maddelerden yapılmıştı.
Mücevherlerin çoğu süs eşyası olmakla birlikte, başka amaçlarla da kullanılmışlardı. Örneğin, Amerika Yerlilerinin bir bölümü deniz kabuklarını delerek yaptıkları kolyeleri para yerine kullanırlardı. Mücevherlerin zaman içinde değerlerini yitirme olasılığı daha az olduğu ve kolaylıkla taşınabildiği için günümüzde bile, özellikle savaş ya da huzursuzluk dönemlerinde, bazı insanlar servetlerini mücevher olarak saklamayı yeğler.
Eskiden krallar savaşa giderken hâzinelerini de birlikte götürürlerdi. 1815’te Waterloo yenilgisinden sonra Napolyon’un gezi arabasının gizli bölümünde değerli mücevherler bulunmuştu. Mısır gibi eski uygarlıklarda krallar ve soylular öldüklerinde mücevherleri ile birlikte gömülürlerdi. Bunun bir nedeni de değerli taşların büyülü gücüne olan inançtı. Örneğin Eski Mısır’da “muska” ya da “tılsım” denen, üstüne sihirli gözler kazınmış uğurlu taşları herkes üzerinde taşırdı. Hatta boncuk ve şans için aynı sözcük kullanılırdı. Bazı taşların hastalıkları iyileştirdiği sanılırdı; örneğin safirin akıl hastalıklarını, topazın ise astımı iyileştirdiğine inanılırdı.
Eski zamanlarda mücevher kullanımı oldukça abartılıydı. Mezopotamyalılar gümüş ve altın mücevherleriyle ün yapmışlardı. 5.000 yıl önce, zengin Mısırlılar yalnızca değerli taşlardan oluşan peruklar takarlardı. Ayrıca göğüslerinde göğüslük adı verilen küçük mücevher sandıkları ya da kutuları taşırlardı. Şölenlerde misafirlerine uğur yüzükleri armağan ederlerdi. Mısırlılar daha çok değerli taşlar ve sedef kullandılar.
Yunanlılar altın işleme sanatını Mısırlılar’ dan öğrendiler ve altın telleri bükerek zarif takılar yaptılar. Daha sonra Etrüskler geliştirdikleri çeşitli altın işleme biçimleriyle Roma mücevherlerini etkilediler. İmparatorluğun güçlü olduğu dönemlerde, zengin Romalılar esir aldıkları Yunanlı kuyumculara abartılı mücevherler yaptırırlar ve zenginlikleriyle gösteriş yapmaktan hoşlanırlardı. Romalı senato üyelerinin bazıları parmaklarının her birine altışar yüzük takar; yaz kış değişik yüzükler kullanırlardı.
Ama en görkemli mücevherlerden bazıları doğu ülkelerinde, Çin’de, Hindistan’da ve İran’da yapılmıştır. Bu ülkelerde başlıklardan, altın saç tokaları ve süslenme gereçlerine kadar her çeşit süs eşyası en güzel biçimde tasarlanmış ve çok değerli taşlar kullanılmıştır.
Zamanla mücevher yapımı bir sanat olmasının yanı sıra ticaret konusu da oldu. Mücevher giyimin bir parçasına dönüştü. Rönesans döneminde Dürer, Botticelli ve Cellini gibi büyük ressamlar mücevher tasarımları yaptılar. Bu dönemde birçok ressam önce kuyumcu olmak üzere yetiştirildi. Kimi zaman elbisenin tümü mücevherlerle kaplanırdı. Altın ve gümüşten yapılan gemi ve ejderha modelleri inci, yakut gibi değerli taşlarla süslenir ve özenle biçimlendirilirdi. İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth ve saray halkı bazıları Güney Am erika’dan getirilmiş görkemli mücevherler takarlardı.
Mücevherlerin süs amacı dışında kullanımına bir örnek de değerli taşlar ve altından yapılan top biçimindeki parfüm kaplarıdır. Mikroplu hastalıkları önleyeceği düşünülen çeşitli parfümler, top biçimindeki bu metal kabın üzerine açılmış deliklere doldurulurdu.
Sanayi Devrimi’nden sonra mücevher üretimi ticarileşti. Mücevher yapımında altın kaplama, kültür incisi ve taklit taşlar gibi daha ucuz gereçler kullanıldı. Böylece eskiye göre daha çok insan mücevher alabilmeye başladı.
Çağdaş mücevherler önceki yüzyıllarda yapılan süslü broş ve kolyelere göre daha sade biçimlerde tasarlanıyor, ama kullanılan taşlar genellikle daha değerli oluyor. Bunlarda taşlar çok güzel ve zarif bir görüntü oluşturacak biçimlerde gruplanır. Metaller arasında en yaygın olarak altın, gümüş ve platin kullanılır. Süslemede de en çok zümrüt, yakut, safir ve elmastan yararlanılır. İnci kolyeler de çok gözde mücevherlerdendir. Opal, grena (lâl ya da süleymantaşı) ve mor yakut mücevherlerde en yaygın biçimde kullanılan yarı değerli taşlardır.