Karaman
Karaman ili 19 Haziran 1987’de çıkartılan bir yasayla kuruldu. Karaman kenti merkez olmak üzere eskiden Konya iline bağlı olan Karaman, Ayrancı, Ermenek ve Kâzımkarabekir ilçeleri Karaman ilini oluşturmaktadır.
Konya ilinin güneyinde bulunan Karaman kentinin Anadolu tarihinde önemli bir yeri vardır. Karaman ilinin kuzey kesimi İç Anadolu Bölgesi, güney kesimi ise Akdeniz Bölgesi’nin sınırları içinde kalır. Son yıllarda ulaşım, tarım, ticaret ve sanayi açısından azımsanmayacak bir düzeye ulaşmış olması, il yapılmasının başlıca nedenlerindendir.
Doğal Yapı
Karaman ilinin doğu ve kuzey kesimi Konya Havzası’nda, güneybatı kesimi de Taşeli Yaylası’nda yer alır. Güney kesimde doğal sınır oluşturan Orta Toroslar, güneybatı kesimdeki Taşeli Yaylası’nda Batı Toroslar’la iç içe geçer. Karaman ili sınırları içindeki başlıca yükseltiler Oyuklu Dağı (2.427 metre), Mahlaç Tepesi’nde 2.288 metreye ulaşan Karadağ ve Yunt Dağı’dır (2.227 metre). İç Anadolu Bölgesi’nin güney kesiminde güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda Erciyas Dağı’na kadar uzanan sönmüş yanardağ dizisinin güneybatı ucunda yer alan Karadağ’ın doruğunda oldukça çukur bir krater vardır. Konya Ovası’nın güney kesimi, ilin dalgalı geniş düzlüklerden oluşan kuzey kesimine sokulur.
Karaman ili topraklarından kaynaklanan sular iki ayrı havzaya doğru akar. Orta Toroslar’ın kuzey ve kuzeybatı yamaçlarından çıkan suların birleşmesiyle oluşan Divle Deresi ve Deliçay, Konya Ovası’ndaki bataklıklarda son bulur. Orta Toroslar’ın kuzeydoğu yamaçlarından kaynaklanan suların birleşmesiyle oluşan akarsular ise önce doğuya, sonra da güneydoğuya doğru akar. Hadım Göksuyu ve Ermenek Göksuyu adıyla anılan akarsular, il topraklarından geçtikten sonra İçel ili sınırları içinde Göksu adıyla birleşerek Silifke Ovası’ndan Akdeniz’e ulaşır.
İl sınırları içinde yer alan başlıca göl, Karadağ’ın kuzeybatısındaki volkanik kökenli Acı Göl’dür. Sığ bir bataklık gölü olan Akgöl’ün güneybatı kesimi il sınırları içindedir. Divle Deresi’nin başlangıç kollarından Kocadere üzerinde sulama amacıyla kurulan Ayrancı Barajı’nın ardında suların birleşmesiyle oluşmuş bir yapay göl vardır.
Kuzey ve doğu kesimi İç Anadolu Bölgesi’nin kara ikliminin etkisi altında olan Karaman ilinin güneybatı kesiminde iklim koşulları daha yumuşaktır. Toroslar’ın Konya Havzası’na bakan kesiminde yazlar sıcak ve çok kurak, kışlar ise soğuk ve kar yağışlı geçer. Yazın bu kesimdeki cılız akarsuların hemen tümü kurur. Dar ve dik olan Ermenek Göksuyu vadisi boyunca güneybatı kesimin içlerine kadar etkisini duyuran Akdeniz iklimi, burada doğal yaşam açısından elverişli bir ortam oluşturur.
Kuzey ve doğu kesimdeki alçak kesimlerin doğal bitki örtüsü bozkır (step) görünümündeyken güneye doğru gidilip Toroslar’a çıkıldıkça orman örtüsüyle karşılaşılır. Alçaklardaki meşe ormanları yükseldikçe yerini kızıl çam, köknar, sedir, kara çam ve ardıçlardan oluşan ormanlara bırakır. Dağlık alanların yüksek kesimlerinde hayvancılık açısından önem taşıyan çayırlarla kaplı yaylalar vardır.
Tarih
Can Haşan Höyüğü’nde yapılan kazı ve araştırmalarda elde edilen buluntular, yöreye Cilalı Taş Devri’nde (İÖ 8000-5500) yerleşilmeye başlandığını gösterir. İlkçağda Hititler Karadağ’ı kutsal sayarlardı. Yöredeki en eski yerleşim yeri Marasapolis (Ermenek) ve Barata (Madenşehri) kentleridir. Yörenin doğu ve kuzey kesimi ilkçağda Geç Hitit Devletleri’nden merkezi Kybistra’da (Ereğli) olan Tuhanna’nın sınırları içindeydi. Marasapolis ise, İÖ 8. yüzyılda Frigya’nın Asur ülkesine komşu olan bir sınır kentiydi.
İÖ 4. yüzyılda Pers egemenliğine giren yöre, daha sonra Makedonya, Selevkos ve Roma yönetiminde kaldı. İS 1. yüzyılda Karadağ yöresinde yaşayan Hıristiyanlar tarafından bazıları kayaların oyulmasıyla yapılmış olan konut, ibadet yeri ve mezarlardan oluşan çok sayıdaki yapı günümüzde Binbirkilise adıyla anılır. Bizans dönemi sırasında bir süre Arap egemenliğine giren yöre, daha sonra Haçlılar, Danişmendliler, Anadolu Selçukluları arasında birçok kez el değiştirdi. Yöre 13. yüzyılda İlhanlılar’ın, 14. yüzyılda da Karamanoğulları’nm denetimine girdi. Yörede bir beylik kuran Karamanoğulları’nın ilk merkezi bugün Karaman adıyla bilinen Larende’ydi. Karamanlılar, Osmanlılar ve Memlûklar arasında el değiştiren bu topraklar 15. yüzyılda kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı.
Osmanlı döneminde uzun bir süre Karaman eyaletinin sınırları içinde kalan yöre, 1832’de Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa tarafından işgal edildi. 19. yüzyıl sonlarında doğu ve kuzey kesimi Konya vilayetine bağlı merkez sancağın, güneybatı kesimi Adana vilayetine bağlı İçel sancağının sınırları içindeydi. Kurtuluş Savaşı sırasında çıkan Delibaş Ayaklanmasından etkilenen yöre, cumhuriyetin ilanından sonra Konya iline bağlandı.
Ekonomi
İl halkı geçimini daha çok tarımdan sağlar. Konya Ovası’nın güney kesimini oluşturan Karaman Ovası tarım açısından önemli bir alandır. Sulama olanakları bulunan kesimlerinde çok miktarda sebze ve meyve yetiştirilir. Yetiştirilen başlıca ürünler sırasıyla şekerpancarı, arpa, üzüm, buğday, elma, baklagiller, soğan, patates ve armuttur. Çok sayıda koyun ve keçi yetiştirilen ilde sığır besiciliği de yapılır. İlin güneybatı kesiminde ormancılık önemli bir gelir kaynağıdır. Gelişmiş bir küçük sanayisi olan ilin başlıca sanayi kuruluşu Sümerbank’a bağlı Karaman Pamuklu Sanayii Müessesesi’dir. Öteki sanayi kuruluşları un, bulgur, bisküvi, yem ve şarap fabrikaları ile soğuk hava deposu ve ambalajlama fabrikasıdır. Ermenek kentinin sırtını dayadığı yüksek kesimde yer alan Maraspoli Mağarasında bulunan ve kentin içme suyu gereksinmesini karşılayan yeraltı akarsuyu üzerinde kurulan santralda uzun yıllar elektrik enerjisi üretilmiştir. Karaman ili topraklarında magnezit ve linyit yatakları vardır.
Toplum ve Kültür
Anadolu’nun iç kesimlerini Akdeniz kıyısına bağlayan yolların geçtiği bir alanda yer alan Karaman yöresi ilkçağdan beri ulaşım, konaklama, ticaret ve yönetsel açılardan önem taşımıştır. Buna bağlı olarak zenginleşen yörede özellikle Karamanoğulları döneminde birçok bayındırlık hizmetleri yapılmıştır. Bu yörede gelişme gösteren merkezlerden başlıcaları 15. yüzyıl sonlarına kadar Karaman eyaletinin merkezi olan Karaman ile 19. yüzyıl başlarında İçel sancağının merkezi olan Ermenek’tir. Eskiden karmaşık bir kültürel yapısı olan ve daha çok Farsça konuşulan Karaman’da, Karamanoğlu Mehmed Bey 13. yüzyıl sonlarında çıkardığı bir fermanla Türkçe’den başka bir dil konuşulamayacağını duyurmuştu. Horasan’dan Anadolu’ya gelen Bahaeddin Sultan Veled’in 1220’lerde bu yöreye geldiği ve oğlu Mevlana Celaleddin Rumi’nin 1226’da Larende’de evlenip Sultan Veled’in de burada doğduğu bilinir.
Osmanlı döneminde eskiden Karamanlıların yönetimindeki topraklarda Karaman eyaleti kuruldu. Eyalet halkının çoğunluğu Türkmenler’den, bir bölümü ise Osmanlı kaynaklarında “Karamaniyan” adıyla anılan yerli halktan oluşuyordu. Karamaniyan ya da Karamanlılar adıyla anılan bu topluluk bazı kaynaklarda Türkleşmiş Rumlar, bazı kaynaklarda ise Bizans’la yakın ilişkileri nedeniyle Hıristiyanlaşmış Türkler olarak gösterilir. Bunun nedeni, bu halkın Karamanlıca denen bir Türkçe ağzı konuşmasıydı. Karamanlıca’yı Yunan harfleriyle yazan Karamanlılar 18. yüzyıldan başlayarak Türkiye’de ve Avrupa’da birçok Karamanlıca kitap, dergi ve gazete yayımladılar. Rumca konuşmayan Karamanlılar daha sonra Lozan Barış Antlaşması hükümleri uyarınca Yunanlı sayılarak Yunanistan’a gönderildi.
Kültür ve sanat yaşamı açısından zengin bir yöre olan Karaman’la ilgili birçok söylence vardır. Bunlardan “Karaman’ın koyunu sonra çıkar oyunu” deyişini doğuran söylence şöyledir: Bir tepede bulunan Karaman Kalesi düşman ordusu tarafından kuşatılır. Kaleyi koruyan askerler seferde olduğu için kale savunmasızdır. Kasabanın yaşlıları kurtuluş yolları düşünürken Topal Memiş adlı bir çoban, bütün koyunların bir araya toplanmasını, boynuzlarına birer fener bağlanarak geceleyin kaleden aşağı salıverilmesini, bunu gören düşmanın üzerlerine kalabalık bir asker topluluğu geldiğini sanıp kaçabileceğini söyler. Bu öneriye aklı yatan kasaba yaşlıları çobanın söylediklerini uygularlar. Geceleyin çok sayıda fenerin kaleden aşağıya doğru indiğini gören düşman askerleri kaçışmaya başlar ve böylece düşman bozguna uğrar. Daha sonra bunun bir oyun olduğu anlaşılır ama Karaman Kalesi de kuşatmadan kurtulmuş olur.
Birçok tarihsel yapıya sahip olan yörede elde edilen bazı arkeolojik buluntular ile yöreye özgü etnografik yapıtlar Karaman Müzesi’nde sergilenmektedir.
İl Merkezi: Karaman
Hititler döneminde kurulduğu sanılan kentin bilinen ilk adı Laranda’dır. Selçuklu döneminde adı Larende’ye dönüşen kent, Osmanlı döneminde de aynı adla anıldı. 15. yüzyılda yöreye egemen olan Karamanoğulları, Larende’yi merkez yaptılar ve kendi adlarından ötürü buraya Karaman adını verdiler.
Kent, il topraklarının kuzey kesiminde yer alır. Geniş bir tarımsal alanın ortasında bulunan Karaman, ilin en önemli ticaret, ulaşım, sanayi ve hizmet merkezidir. Güneybatı yönünde uzanan karayolu ise kenti Orta Anadolu’ya, Akdeniz’e ve Güney Anadolu’ya bağlar. Hem ticari, hem de turistik açıdan önemli olan bu yolun yanı sıra kentten geçen demiryolu da Güney ve Orta Anadolu’yu birbirine bağlamaktadır. Başta un ve Sümerbank’ın dokuma fabrikası olmak üzere bazı sanayi tesislerinden oluşan küçük bir sanayi sitesi bulunan kentte tarımsal ürün ticaretiyle uğraşan birçok işyeri de vardır.
Kentin nüfusu 64.735’tir (1985).
Karaman İline İlişkin Bilgiler
Yüzölçümü: 9.237 km2.
Nüfusu: 208.959 (1985).
İl Trafik No: 70.
İlçeler: Karaman (merkez), Ayrancı, Ermenek, Kâzımkarabekir.
İlgi Çekici Yerler: Gökçe Çamlığı orman içi dinlenme yeri; Maraspoli Mağarası; Karaman, Ermenek (Firan) ve Mennan kaleleri; Binbirkilise; Hatuniye, Emir Musa, İbrahim Bey İmaret medreseleri ve Tol Medrese; Gaferyad (Ermenek, Kâzımkarabekir) ve Yollarbaşı (İlisra) köyü ulucamileri; Hacı Beyler, Aktekke (Valide Sultan), Arapzade, Paşa, Dikbasan (Fasih), Akçaşehir, Sipas ve Mimar Emir Rüstem Paşa camileri; Yunus Emre Camisi ve Zaviyesi; Şeyh Çelebi Mescidi ve Akça Mescit; Karamanoğlu İmareti ve Türbesi; Bıçakçı Köprüsü ve Ala Köprü; Yedi Oluklu Çeşme; Karaman Müzesi.