Katı'
Kâğıt ya da deriyi oyma sanatı olan katı’nın çok eski bir geçmişi vardır. Çin ve Japonya’da da varlığı bilinen bu sanatın İslam öncesi dönemde Herat’ta (bugün Afganistan’da) doğduğu söylenir. İslam sonrası dönemde ise özellikle İran’da ve Osmanlılar zamanında Anadolu’da yaygınlık kazanmıştır.
Katı’ geleneksel bir süsleme sanatı olarak kitap sayfalarında, cilt kapaklarında kullanıldığı gibi tek başına levha halinde özellikle hat sanatında kullanılmıştır. Oymacılık sanatının bir türü olan katı’nın en çok görüldüğü alan olan kâğıt oymacılığının kendine özgü yöntemleri vardır. Yaygın olarak kullanılan yönteme göre oyulabilme özelliğine sahip kâğıtlar en çok 7-8 kat olmak üzere birbirine yapıştırılır. En alttaki kâğıt da yüzeyi düz bir tahtaya yalnızca köşelerinden tutturulur. En üstteki kâğıda çizilen desen ince uçlu bir kesiciyle kesilip çıkarılır. Böylece kâğıtların hem üstünde, hem de kesilip çıkarılan bölümlerinden iki ayrı desen elde edilir. Yapışık durumdaki kâğıtlar suya atılarak birbirlerinden ayrılmaları sağlanır. Sonra özel bir yapıştırıcıyla tek tek istenen yere yapıştırılır. Deri oymacılığında da aynı yöntem uygulanır. Kâğıt oymacılığında uygulanan bir başka yöntem de tek bir kâğıdın üzerine desen çizildikten sonra ikiye katlanarak makasla kesilerek oyulmasıdır. Ama bu yöntem karmaşık desenlerde uygulanmaya elverişli değildir.
Katı’ sanatının adı bilinen en eski ustaları 17. yüzyılda yaşamış olan Bursalı Fahri ile Gazneli Mahmud’dur. 18. yüzyılda Abdülgani, 19. yüzyılda hattat Şevki Efendi, 20. yüzyılda da Sacid Okyay bu sanatta başarılı örnekler vermişlerdir.