Menekşe
Baharla birlikte nemli çayırları ve ormanları dolduran menekşeler albenili renkleri ve mis kokularıyla en çok sevilen kır çiçekleridir. Dünyanın hemen her yanma dağılmış bu bitkiler ortalama 5-10 santimetreye kadar boylanır. Bazı türleri toprağın yüzeyinde sürünen gövdeleri sayesinde yeni bitkiler
verir. Uzun saplı yaprakların arasından boy veren zarif çiçekleri mor, mavi ve eflatun gibi renklerle bezenmiştir. Beş taçyapraktan oluşan bu çiçeklerin taçyapraklarından ikisi geriye kıvrık olarak üstte, birer tanesi sağ ve sol yanlarda, öbürlerinden daha büyük ve arka tarafı mahmuz gibi çıkıntılı olan beşincisi ise altta yer alır. Bu çiçekler çok alımlı olmalarına karşılık tohum üretemez. Bunların görevini yaza doğru oluşan, ama hiç açılmayan çiçekler üstlenmiştir. Bu kapalı çiçeklerin içindeki erkekorganların çiçektozu dişiorgamn başçığına düşer, yani çiçek kendi kendine tozlaşır ve döllenir; böylece bitki tohum verir. Menekşelerin tohumları üç gözlü tohum kılıfları içinde yer alır.
Menekşegiller (Violaceae) familyasının, Viola cinsini oluşturan bu bitkilerin 500 kadar türü vardır. Bunların bazısı biryıllık, bazısı da çokyıllık bitkilerdir. En iyi tanınan menekşe türlerinden kokulu menekşenin (Viola odorata) Türkiye, İran ve Suriye’de İS 900’den beri süs bitkisi olarak yetiştirildiği sanılmaktadır. Süs amacıyla üretilmelerinin yanı sıra Fransa ve İtalya’da parfüm sanayisinde değerli uçucu yağı (menekşe esansı) için yetiştirilmektedir. Menekşe çiçeklerinden bazı ülkelerde şerbet
ve şekerleme yapılır, yaprakları ise salata olarak yenir. Ayrıca çiçek ve yaprakların halk arasında öksürük kesici ve yumuşatıcı ilaç olarak kullanımına da rastlanır.
Gene menekşegiller familyasında yer alan hercaimenekşeler de menekşelere çok yakın akraba türlerdir. Buna karşılık, adına “menekşe” sözcüğü yakıştırıldığı halde afrika menekşelerinin gerçek menekşelerle hiçbir yakınlığı yoktur.