Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Osmanlıca

  • Okunma : 321
Osmanlıca Resim

Osmanlıca, Batı Türkçe’sinin, Osmanlı Devleti döneminde Arapça ve Farsça’dan pek çok sözcük alınarak oluşturulan ve yüksek sınıfın yazı (edebiyat) dili olarak kullanılan evresine verilen addır. Osmanlıca sözcüğü ya da eski deyişle lisan-ı Osmani (Osmanlı dili) Tanzimat aydınları tarafından türetilmiştir. Osmanlı birliğini sağlamaya yönelik siyasal çalışmalar sırasında, bu birliğe katkısı olan dili de bu biçimle niteleyerek kullanmışlardır.

    Osmanlıca, Türkiye Türkçe’sinin 14.-20. yüzyıllar arasında, özellikle yazılı ürünlerde kullanılan bir evresidir. Türkiye Türkçe’sinin tarihsel gelişiminde Osmanlıca’nın yerini daha iyi belirtebilmek için şöyle bir sınıflandırma yapılabilir:

1. Eski Türkiye Türkçe’si ya da Eski Anadolu Türkçe’si (13. yüzyıl).

2. Osmanlıca (14.-20. yüzyıllar arası).

    a. Eski Osmanlıca (14.-15. yüzyıl).

    b. Klasik Osmanlıca (16.-19. yüzyıl).

    c. Yeni Osmanlıca (19.-20. yüzyıl başınakadar).

3. Çağdaş Türkiye Türkçe'si (20. yüzyıl).

    Osmanlıca, özellikle de Eski Osmanlıca ve Klasik Osmanlıca, Osmanlı Devleti sınırları içinde yazılmış düzyazı ve şiirlerin ortak dili olarak kabul edilmektedir. Osmanlıca adı verilen bir yazı dilinin oluşmasında Osmanlılar’ın Arap ve Fars kültürüyle olan ilişkileri belirleyici bir yer tutar. Bu dönemde Arapça’dan ve Farsça’dan yapılan çeviriler sırasında Türkçe’ye pek çok Arapça ve Farsça sözcük girmeye başlamıştır. Özellikle aruz ölçüsünün açık ve kapalı hece düzenine dayanan sistemi bu sözcüklerin sayısını artırmıştır. Şiir alanında Fuzulî, Bâkî, Nef’i, Nabî, Nedim, Şeyh Galib gibi şairlerin, düzyazı alanında Evliya Çelebi, Kâtip Çelebi, Naima gibi yazarların Klasik Osmanlıca’nın oluşturulmasında önemli katkıları olmuştur. Bazı düzyazı ürünlerinde süslü bir anlatım kullanılmasıyla “süslü düzyazı” adı verilen bir akım oluşmuş, burada anlam bir yana itilmiş, dili abartılı bir biçimde kullanarak ustalık göstermek önemsenmiştir. Veysi ve Nergisi’nin yapıtları buna örnek olarak gösterilebilir. Bunun yanı sıra din, tarih, ahlak, felsefe, coğrafya, halk hikâyeleri gibi türler “orta düzyazı” ya da “yalın düzyazı” ile kaleme alınmıştır.

    Özellikle resmi yazışmalarda ve edebiyat ürünlerinde kullanılan süslü düzyazıya bazı sanatçılar tepki duymuştur. Sözgelimi Aydınlı Visali 15. yüzyılda aruz ölçüsüyle ve içinde hemen hemen hiç Arapça ve Farsça sözcük bulunmayan şiirler yazarak tepkisini gösterirken, Türkçe’de de aruz ölçüsüyle şiirler yazılabileceğini kanıtlamak istemiştir. Tatavlalı Mahremi, Edirneli Nazmi de onun yolunu izlemişlerdir. 17. yüzyılda da Nedim, özellikle İstanbul ağzının yerel deyişlerini şiirine yedirmeyi başarmıştır.

    Yeni Osmanlıca Tanzimat dönemiyle başlamıştır. Özellikle Namık Kemal Divan edebiyatına duyduğu tepkiyi sert bir dille yansıtırken Osmanlıca kullanmaktan kendini alamamıştır. Namık Kemal’in bir iki şiiri hece ölçüsüyledir ve dili yalındır, oyunları da halkın günlük diliyle yazılmıştır.

    Servet-i Fünun yazarları “sanat için günlük dilden ayrı bir dil oluşturmak gerekir" düşüncesiyle yola çıkmışlar, Osmanlıca’dan hemen hiç ödün vermedikleri gibi, o güne kadar Osmanlıca’da kullanılmayan bazı sözcükleri bile sözlüklerden seçip kullanmaktan çekinmemişlerdir. Buna karşılık 1912’de Selanik’te çıkan Genç Kalemler dergisinde başlayan “Yeni Lisan’’ (yeni dil) akımı Osmanlıca’ya karşı ilk ciddi eleştiriyi yöneltmiş, dilde Türkçülük’ün öncülüğünü yapmıştır.

    Cumhuriyetin ilanından sonra girişilen birçok yenileşme hareketi içinde dilimizde Türkçe karşılıkları olan ya da yeni karşılık bulunan Osmanlıca sözcüklerin, tamlamaların ve eklerin önemli bir bölümü dilin kullanım alanından çıkarılmıştır. Bununla birlikte bugün çağdaş Türkiye Türkçe’sinde pek çok Arapça ve Farsça sözcük bulunmaktadır. Osmanlıca’da Türkçe sözcükler yüzde 30-40 dolayındayken, bugün dilimizdeki Türkçe sözcükler yüzde 70-80’i bulmaktadır.

    Osmanlıca döneminde Arap alfabesi kullanılmıştır. Arap alfabesinde 28 harf bulunur. Farslar (İranlılar) bu alfabeye “pe”, “çe” , “je” harflerini eklemişler, Osmanlılar bu harfleri de almışlardır. Türkçe ve Farsça’daki ince g sesini göstermek için üzerine bir çizgi konulan “kef” , genizsi n sesini belirtmek için üzerine üç nokta konulan “sağır kef” , ayrıca “lamelif” , “hemze” ve “he” harfleri de eklenirse Osmanlıca'da kullanılan harf sayısı 36’ya çıkmaktadır. Osmanlıca’da da Arapça’da olduğu gibi harfler sağdan sola doğru yazılır. Osmanlıca’da Arapça’dan ve Farsça’dan alınan birçok sözcük ve tamlamanın yanı sıra bazı ekler de bulunmaktadır.

Osmanlıca Resimleri